1. Hukuk Dairesi 2014/7013 E. , 2016/2128 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ , TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali -tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.02.2016 Salı günü saat 9.50 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları Nebi Kamışlı"nın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak üzerinde çiftlik evi de bulunan 272 parsel sayılı taşınmazını davalı oğluna devrettiğini ileri sürüp tapu kaydının iptali ile muris..."nin yasal mirasçıları adına tescilini olmazsa taşınmazın üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde tenkis istemişlerdir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu, mirasbırakanın aynı tarihte sadece kendisine değil üçüncü kişiye de taşınmaz sattığını, mirasbırakanın davacı kızları ... ... ... ve ..."e de taşınmaz devrettiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların muvazaa iddialarını kanıtlayamadıkları gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ortak mirasbırakanı..."nın 21.06.2010 tarihinde boşanmış olarak ölümü üzerine geriye mirasçı olarak davacı çocukları ... ... ... ...ve ... ile davalı oğlu ..."i bıraktığı, kayden maliki olduğu 272 parsel sayılı 16 000 m2 yüzölçümlü, çiftlik damı ve hefkeresi vasıflı taşınmazdaki 3298/16000 payını davalı oğluna, aynı akitle 135 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazdaki 3/16 payını ise dava dışı... isimli kişiye 08.03.2010 tarihli akitle ve satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalı iddiaya karşı paylaştırma savunmasında bulunmuştur.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK)706.Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu"nun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, eğer miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden, olayda 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda bir araştırma ve değerlendirme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Gerçekten de, savunmanın doğru olup olmadığı mahkemece yeterince araştırılmamış, bu anlamda bir paylaşım yapılıp yapılmadığı ortaya çıkartılmamıştır. Mirasbırakanın özellikle davacı oğlu Bülent"e herhangi bir kazandırmada bulunup bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Hâl böyle olunca; mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, varsa her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, tanıkların paylaştırma yönünden dinlenmesi, böylece yukarıda değinilen anlamda murisin bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, şayet denkleştirme yapılmadığı kanaatine varılırsa, mirasbırakana ait başka taşınmazların niteliği ve değerinin tespiti, mirasbırakanın davalıyı tercih sebebi, diğer çocukları ile özellikle diğer oğlu ... ile arasında bir problem olup olmadığı, davalıya temlik edilen taşınmazın değeri ve niteliği ile taşınmazın bedelini ödeyip ödemediği, davalının alım gücü gibi hususlarının birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın iradesinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.