21. Hukuk Dairesi 2017/4478 E. , 2019/1520 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davalılar vekilinin aşağıdaki açıklamaların kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 05/06/2010 tarihli iş kazası neticesinde sigortalının vefatı nedeniyle eş ve çocuğunun maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davacı eş lehine 213.573,96 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi, davacı çocuk lehine 80.838,73 TL maddi tazminat ile 15.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 05/06/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline davacılara verilmesine, Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan ve asgari ücretle her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, hak sahibi eşin destek süresinin işçinin bakiye ömrü ile sınırlı olacağı açıktır. Bununla beraber Dairemizin “2003/118 Esas, 2004/1079 Karar” sayılı ilamında da belirtildiği üzere evlenmenin gerçekleşmesi halinde, varsayıma dayalı hesap yapılmayacağı ve zarar hesabının evlenme tarihinde kesileceği kabul edilerek evlenme tarihine kadar hesap yapılması gerektiği açıktır.Öte yandan destek paylarının belirlenmesi noktasında uygulamada hesap raporlarında farklı oranlar belirlenmekte ise de; açık bir hukuki düzenleme bulunmayan bu noktada 4721 sayılı Türk Medeni Kanun 4.maddesi ile 6098 sayılı Türlk Borçlar Kanunun 50.maddesi kapsamında pay hesabının hakkaniyete uygun olarak belirlenmesi kanun icabıdır. Bu cümleden olarak desteğin kendisine ayırdığı paydan daha fazlasını, destek olduğu yakınlarına ayırmasının beklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı açıktır.Bu aşamada usuli kazanılmış hak kavramının da üzerinde durulması faydalı olacaktır. Usuli kazanılmış hak davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı) Bu açıklamalar ışığında somut olayda, nüfus kayıt örneğindeki bilgilere göre davacı eşin 14/02/2015 tarihinde evlenmekle müteveffanın desteğinden çıktığı açıktır. Öte yandan hükme esas alınan 08/05/2015 tarihli raporda destek paylarının hesabında desteğin gelirinin %70’i’nin 2/3’ünü eşe 1/3’ünü ise çocuğa ayırdığı, çocuğun destekten çıkmasından sonra ise gelirin 3/4’ünü eşe ayıracağının kabul edildiği, bu yönüyle desteğin kendisine, destek olduğu eşinden daha az bir miktarda pay ayrılarak hakkaniyete aykırı bir hesap yapılıdğı açıktır.O halde Mahkemece yapılacak iş, davacı eşin destekten yararlanma süresini 14/02/2015 tarihiyle sınırlamak, yapılacak destek hesabında davacı eş ve çocuğun destek paylarını, destek olan müteveffa sigortalının payından daha fazla olmayacak şekilde hakkaniyete uygun şekilde belirlemek, hükme esas alınan 08/05/2015 tarihli hesap raporundaki veriler yönünden davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu dikkate alınarak bu raporda dikkate alınan bilinen devre hesabını ileri çekmemek ve rapordan sonra yürürlüğe giren asgari ücret farklarını rapora yansıtmamak suretiyle davacıların maddi tazminat alacağını belirleyerek maddi tazminat istemleri hakkında bir karar vermekten ibarettir.Mahkemece, açıklanan bu hususlara dikkat edilmeksizin karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 04/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi