20. Hukuk Dairesi 2017/10772 E. , 2020/2560 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 22.02.2011 havale tarihli dava dilekçesi ile; murisleri ...adına kayıtlı ... köyü, 2619 ve 2635 sayılı parsellerin edinilmesi ve kullanılması sırasında devlet tarafından hiç bir müdahaleye uğramadıklarını ancak, yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içinde bırakılmaları nedeniyle açtıkları davanın kısmen kabulüne, 2619 sayılı parselin tamamen, 2635 sayılı parselin ise 1480 m2 yüzölçümündeki bölümünün orman olarak sınırlandırılmasına ve tapu kayıtlarının iptaline karar verildiğini, tapuya güvenerek edindikleri mülkiyet haklarının ihlal edildiğini, bu şekilde zarara uğradıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek kanunî faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesini talep etmiş, 24.01.2012 havale tarihli dilekçe ile davasını ıslah ederek tazminat miktarını 44.592,00.-TL"ye yükseltmiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.12.2012 gün 2012/3737 E. - 2012/14278 K. sayılı ilamıyla hüküm bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “Çekişmeli taşınmazın arsa veya arazi olup olmadığının yöntemince araştırılmadığı, bilirkişi raporunun yetersiz olduğu, bu sebeple çekişmeli taşınmazın arsa veya arazi olup olmadığının belirlenmesi, arazi ise net gelir yöntemiyle, arsa ise emsal araştırması ve kıyaslaması yöntemiyle değer tespiti yapılıp sonucuna göre karar verilmesi...” gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra alınan bilirkişi raporu üzerine davacılar 82.586,60 TL tazminata hükmedilmesi istemiyle ek dava açmışlardır. Ek dava, eldeki dava ile birleştirilmiştir. Mahkemece; davanın kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin olduğu, taşınmazların tapu kaydına şerh düşülmesi dışında idarece fiilen el atmanın olmadığı, 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanunun 21. maddesiyle Kamulaştırma Kanunun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca davanın idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle asıl ve ek davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle Dairenin 08/12/2016 gün 2015/3497 E. - 2016/11849 K. sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Somut olayda; Devletin TMK’nın 1007.maddesi kapsamında sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların zararlarının tazminini Devletten isteyebileceği, bu nedenle de davanın adli yargıda görülmesi…” gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardında yapılan yargılama sonunda; asıl dava yönünden açılan davanın kabulü ile 44.592,00 TL tazminatın, 10.000,00 TL kısmının davanın açıldığı 22.02.2011 tarihinden, 34.592,00 TL kısmının ise ıslah tarihi olan 24.01.2012 "dan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Hazinesinden alınarak davacıya verilmesine, dava konusu Kocaeli ili, Gölcük ilçesi, ... köyü, 2619 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline; birleşen dava yönünden davalı ... Hazinesine karşı açılan davanın kabulü ile 82.586,60.-TL tazminatın davanın açıldığı 25.03.2014 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Hazinesinden alınarak davacıya verilmesine, Orman İdaresine karşı açılan davanın pasif husumet ehliyeti nedeniyle reddine, karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; tapu kaydının yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tabi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, ıslah edilen dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir. Islah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda, asıl davada davacılar dava dilekçesinde 10.000,00.-TL olarak açıkladığı tazminat talebini, 24/01/2012 havale tarihli dilekçe ile 44.592,00.-TL’ye yükseltmiş ise de, ıslah harcının yatırılmadığı ve birleşen davada da dava dilekçesinde dava değeri olarak 82.586,60.-TL gösterilmiş ise de maktu harç yatırıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla mahkemece, yukarıda belirtilen kanunî düzenleme gereğince, asıl dava yönünden ıslah harcı birleşen dava yönünden ise nisbi peşin harcı yatırmak üzere davacılara süre verilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken harcı yatırılmayan ıslah dilekçesine ve dava dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 08/07/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.