1. Hukuk Dairesi 2014/14763 E. , 2016/2332 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacılar, paydaşı oldukları 386 ada 276 parsel sayılı taşınmazın zilyetliklerinde bulunan 74.999 m2"lik bölümünü 2011 yılının ekim ayında bir yıllığına davalıya kiraladıklarını, anlaşmaya uygun olarak davalının 2012 yılının ekim ayında kullanmayı bıraktığını, daha sonra ise haklı ve geçerli bir nedene dayalı olmaksızın çekişmeli kısmı tekrar sürdüğünü, davalı ile aralarında herhangi bir kira sözleşmesinin bulunmadığını, davalı hakkında Kaymakamlık tarafından verilen tecavüzün men"i kararının, davalının yaptığı itiraz neticesinde İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, ileri sürerek taşınmazın 74.999 m2 lik bölümüne el atmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, öncelikle kullanımında olan alanın yetmişbeş dönüm değil, altmışbeş dönüm olduğunu, ayrıca taşınmazda paydaş olduğunu, bu nedenle davacıların uyuşmazlığı el atmanın önlenmesi davası ile değil ortaklığın giderilmesi davası ile çözebileceğini, taşınmazı davacılardan Kağan"ın 01/06/2010 tarihinden 2010 yılı ekim ayına kadar, davacıların annesi..."in ise çocuklarından aldığı vekalet ile 01/10/2010 tarihinden 31/12/2020 tarihine kadar kiraladıklarını, kira sözleşmesine dayanarak tarım desteklemesi aldığını, 2012 yılına kadar davacıların kira ilişkisine itirazları olmamasına rağmen davacılardan Kağan"ın, Kozan Kaymakamlığı"na müracaat ederek hakkında müdahalenin men"i kararı aldırdığını, ancak idari kararın ... İdare Mahkemesi"nin kararı ile kaldırıldığını, çekişmeli taşınmazı haklı ve geçerli bir nedene dayanarak kullandığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispat edildiği gerekçesiyle 10/03/2014 tarihli fen bilirkişi raporunda "" A "" harfi ile kırmızı boyalı olarak gösterilen 65.750 m2 lik alana davalının el atmasının önlenmesine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 276 sayılı parselin davanın tarafları ve dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzerine kayıtlı olduğu, anılan parselin 1983 tarihinde kadastro çalışması sonucu oluştuğu, davacı tarafından dosyaya kadastrodan önce 1961 tarihinde düzenlenen bir taksim sözleşmesinin ibraz edildiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, Mahkemece bu taksim sözleşmesine itibar edilerek yazılı şekilde bir karar verilmiş ise de, kadastro geçmekle kadastrodan önce yapılan taksim sözleşmesine itibar edilemeyeceği açıktır.
Hemen belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.), Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince, hükme yeterli bir inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca, 276 sayılı parsel bakımından tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının yerinde yeniden keşif yapılarak açıklığa kavuşturulması, oluşmuş ise; her bir paydaşın kullanımına bırakılan bölümün fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek rapor ve krokiye yansıtmasının sağlanması davacının kullanımına bırakılan bölüme el atmanın olup olmadığının belirlenmesi, fiili kullanma durumu oluşmuş ve davacının kullanımına bırakılan bölüme el atma var ise davanın kabul edilmesi, aksi takdirde uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümleri gözetilerek çözümlenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve hukuki geçerliliği olmayan taksim sözleşmesine dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.