3. Hukuk Dairesi 2017/2658 E. , 2017/6887 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı-birleşen davacı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili, asıl dava dilekçesinde, Davacının, ...18/02/2002 tarih ve 00541,00542 yevmiye nolu kira sözleşmeleri ile ... ilçesi Susuz köyü Kayran mevkiinde bulunan kum ocağını 2 yıl süre ile kiraladığını, kira sözleşmesinde kiranın başlangıcının ... raporu alındıktan sonra olarak belirlendiğini, davacıların bu sözleşmeyi yaptıktan sonra ... raporunun 30/04/2002 tarihinde alındığını, 10/06/2002 tarihinde ruhsatının alındığını, aynı gün davacıların kum ocağında faaliyete başlaması gerektiği halde davalı köy tüzel kişiliğinin köy halkı ile birlikte faaliyet göstererek işletmenin açılmasına ve yer teslimi yapılmasına engel olduklarını, davacıların tehditlere maruz kaldığını, maddi zarara uğradığını, davacıların kum ocağını işletebilmek için kira sözleşmesi yaptığını, noter masraflarını yatırdığını, kira bedeli ödediğini, plan-proje çizdirdiğini, ... raporu aldığını, birçok kurumdan rapor aldığını, ticari taksi ile ulaşım giderleri yaptığını, davacıların, normal şartlarda aylık 8.000 YTL net kar elde etmesinin gerektiğini, davacının araçlarını çalışmak üzere Susuz köyüne götürmek istediğini, ancak köylülerin, davacının araziye girmesini engellediklerini, 30/04/2002 günü yani ... raporunun alınması tarihinden bu yana davacıların, kum çakıl ocağını işletemediğini, zararının büyük olduğunu, belirterek 30/04/2002 gününden bu yana işlemiş ve işleyecek reeskont faizi ile (dava tarihinden sonrası için reeskont faizinin artan oranlara göre hükmedilmesi taleplerinin olduğunu) birlikte maddi manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen alınması, manevi tazminatın Susuz köyü köy tüzel kişiliği ve davalı köy muhtarı ... "dan müştereken ve müteselsilen alınmasını, davacılar lehine 10.000 YTL maddi tazminat, 3.000 YTL manevi tazminata hükmedilmesini, talep etmiştir.
Davalı- Karşı Davacı ....cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle, Davacının iddialarının gerçek olmadığını, davacı tarafın dava konusu taşınmazda kum-çakıl ruhsatı aldığını, daha evvel de aynı bölgede kum-çakıl işletmesini işlettiğini, köy tüzel kişiliğinin dava konusu bölgede kum çakıl işletmesine muvafakat etmediğinin açık olduğunu, bu hoşnutsuzluğunu da medeni kurallar çerçevesinde tamamen yasal sınırlar içinde kalarak dile getirdiğini, kum-çakıl işletmesinin kamu yararı gözetilmeden verilmiş bir karar olduğunu, alınan ... raporunun da gerçek ile bağdaşmadığını, taban suyunun yüzüye çok yakın olması, kum - çakıl işletilmesi halinde ise ekolojik dengenin bozulup, yeraltı su kaynaklarının kirlenmesi akış ikametlerinin değişmesine sebep olacağını, ne köy muhtarı olan davalının ne de köy tüzel kişiliğine karşı tazminatı gerektirecek herhangi bir fiillerinin bulunmadığını, belirterek davanın reddini savunmuş ve karşı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile 13.000 YTL maddi tazminatın karşı taraftan müşterek ve müteselsilen tahsili ile köy tüzel kişiliğine verilmesini, 2.000 YTL manevi tazminatın karşı taraftan müşterek ve müteselsilen tahsili tahsili ile davacı ...’a verilmesine, alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Hazine vekili 21.01.2004 tarihli birleşen dava dilekçesinde: Susuz köyünde bulunan devletin hüküm ve tasarrufundaki kadastro dışı 15841 m2 ve 15518,47 m2 yüzölçümlü iki adet taşınmazın kum ocağı olarak işletilmek üzere 2886 sayılı yasa hükümlerine göre ihale ile davalı tarafından kiralandığını, taşınmazların davalıya teslimine ilişkin tüm koşullar yerine getirilerek teslim alması için davet edildiğini, ancak davalının, köylüler tarafından tehdit edildiğini ileri sürerek taşınmazı teslim almaya yanaşmadığını, bunun üzerine Kaymakamlık tarafından tüm tedbirlerin sağlandığını, davalı ile taşınmazların başına gidildiğini, yine de davalının taşınmazları teslim almadığını, bu durumun tutanakla tespit edildiğini, bu durumun Maliye Bakanlığına bildirildiğini, kira sözleşmelerinin Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün yazılı talimatı gereğince tek taraflı olarak feshedildiğini, ayrıca verilen talimat uyarınca fesih tarihine kadar ödenmeyen 2,3 ve 4. kira taksitlerinin gecikme zamları ile birlikte ayrıca genel hükümlere göre 1 yıllık kira bedeli tutarında tazminat toplam 26.365,50 YTL nin 14.04.2003 tarihine kadar ödenmesi bildirildiği halde herhangi bir ödemede bulunulmadığını belirterek; idarenin haklı nedenle feshi nedeniyle toplamda 26.365,50 YTL tazminat tutarının ödeme yükümlülüğü bulunduğunu, bu tazminatın temerrüt tarihi olan 14/04/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl Davacı-Birleşen Davalı ... vekili cevabında: dava konusu taşınmazların teslim edilemediğini, bu nedenle davacı kurum aleyhine tazminat davası açıldığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Asıl dava yönünden; Davacılar tarafından davalılar Susuz Köyü Tüzelkişiliği ve ... aleyhine açılan maddi tazminat talepli davanın taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) yokluğu nedeniyle reddine, davacılar tarafından davalı Banaz Malmüdürlüğü aleyhine açılan maddi tazminat talepli davanın kısmen kabulü ile; 7.152,50-TL tazminatın dava tarihi olan 15.08.2002 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı Banaz Malmüdürlüğü’nden tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, davalılar...e ... aleyhine açılan manevi tazminat talepli davanın yasal şartları oluşmadığından reddine, karşı dava yönünden; Davacı ... tarafından açılan maddi tazminat davasının takip edilmemesi sebebiyle açılmamış sayılmasına, Davacı ... tarafından açılan manevi tazminat talepli davanın yasal şartları oluşmadığından reddine, Davacı ... tarafından açılan birleşen davanın REDDİNE, karar verilmiş, hüküm ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davalı–birleşen davacı hazine vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalı-birleşen davacının vekilinin asıl davaya ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
818 sayılı Borçlar Kanununun 249.maddesinde, Kiralayanın, kiralananı, sözleşmede belirtilen amaca uygun olarak kullanmaya ( işletmeye) elverişli şekilde teslim etmek ve kira süresince bu durumda bulundurmakla yükümlü olduğu, kiralananın, sözleşmede belirtilen amaca uygun olarak kullanılamayacak veya yararlanmayı önemli ölçüde azaltacak ayıplı bir durumda teslim edilmesi halinde, kiracının sözleşmeyi bozmaya veya kira pasından uygun bir miktarın indirilmesini isteme hakkı bulunduğu düzenlenmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 250.maddesinde de; Kiralananın, kira süresi içinde, kiracının bir kusuru olmaksızın, sözleşmeyle güdülen amacı sağlayacak yolda kullanılma olanağını yitirmesi veya önemli ölçüde azaltacak bir duruma düşmesi halinde kiracının, kira parasından uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği gibi bu ayıp uygun bir süre içinde giderilmezse, sözleşmeyi de bozabileceği, kiraya verenin, kendisinin bir kusuru olmadığını kanıtlayamaması halinde tazminat ile yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
Yine 818 sayılı Borçlar Kanununun 96. maddesi gereğince alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.
Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.
Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar.
Somut olayda; Davalı ... ile davacılardan ... arasında 05/02/2002 ihale tarihi itibariyle Susuz köyünde bulunan devletin hüküm ve tasarrufundaki kadastro dışı 15841 m2 ve 15518,47 m2 yüzölçümlü iki adet taşınmazın kum ocağı olarak işletilmek üzere 18/02/2002 tarihinde 2 yıl süreli kira sözleşmesi ile davacıya kiralanmış ise de yer tesliminin kiracıya yapılamadığının iki tarafın da kabulünde olduğu, kiracının faaliyette bulunmadığı, akdin feshini her iki tarafın da kabul ettiği ihtilafsızdır. ..... kişiliğinin, 30/04/2002 tarihinde davacılar tarafından alınan ... Raporunun iptali için Manisa İdare Mahkemesinin 2002/787 E. 2003/920 K. sayılı dosyasında açtığı davanın 30/09/2003 tarihli kararında ... raporunda hukuka uyarlık bulunmadığından dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, hüküm Danıştay 8. Dairesinin 22/11/2004 tarih ve 2004/570-4387 EK sayılı kararıyla onanmış, karar düzeltme talebinde bulunulmadığından 26/01/2005 tarihinde kesinleşmiştir. Kira sözleşmesinde sözleşmenin başlangıcı ... Raporu
alındıktan sonra gecikmesi halinde ise 6. Ayın sonuna bırakılmıştır. Davacıya yer teslimi yapılamadığından kira sözleşmesi başlamamıştır. Bu durumda mahkemece davacı ...’un bu sözleşme için yapmış olduğu masraflar ve bu süreçte kaçırdığı fırsatlar nedeniyle uğradığı zarara ilişkin menfi zararını isteyebileceği gözetilerek buna göre zarar miktarı hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacılardan ...‘nin akitte taraf olmadığı gözetilerek aktif dava ehliyeti bulunmadığından bu davacıın açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu davacı yönünden de kabul kararı verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle birleşen davanın ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı-birleşen davacı vekilinin asıl davaya temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı ...ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.