11. Hukuk Dairesi 2013/11414 E. , 2014/703 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2013
NUMARASI : 2011/148-2013/10
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22/01/2013 tarih ve 2011/148-2013/10 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin "CEP" ibareli tanınmış markalarını gerekçe göstererek davalının 2009/40903 nolu “C. TV” ibareli marka başvurusuna yaptığı itirazın T.. T.. YİDK kararı ile nihai olarak reddediliğini, davalı marka başvurusu ile müvekkiline ait markaların benzer olduğunu, iltibas tehlikesi bulunduğunu, davalı başvurusunun müvekkilinin seri markaları içerisinde algılanacağını belirterek YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davacı ""CEP"" ibareli markasının tanınmış olduğunun tespitine, davalı markasının kullanımının men"ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı T.. T.. vekili, alınan karar ve yapılan işlemlerin usulüne uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkili markasının özgün olarak oluşturulmuş bir marka olduğunu, markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, taraf markalarının farklı olduğunu, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, "CEP" ibaresinin özellikle cep telefonları ve cep telefonlarını da kapsayan her türlü iletişim, internet erişimi, sayısal ortama aktarılabilen her türlü mal ve hizmetler yönünden mal ve hizmetin doğrudan adı veya karakteristik özelliğini belirtmesi nedeniyle tanımlayıcı olduğu, buna göre, davacı markalarının ayırt edicilik seviyesinin oldukça düşük bulunduğu, her ne kadar davacı tarafça "cep" ibareli markalarının yoğun kullanım, yaygın reklam ve tanıtım sonucu yüksek bir tanınmışlık kazandığını iddia ve seri marka algısı yaratacağı belirtilmiş ise de, esasen seri markaların markasal kullanımdan çok, cep telefonu ile verilen iletişim hizmetlerinin türü, tarifesi, içeriğine dair bilgi veren tanımlayıcı kullanımlar olduğu, bu tür kullanım ve tanıtımların jenerik anlamı pekiştiren bir kullanıma karşılık geldiği, davacı markalarına yüksek bir ayırt edicilik, dahası tanınmışlık sağlandığının kabul edilemeyeceği, davalı başvurusunda özellikle "CEP" kelimesinden ayrı bir kare içinde "TV" kısaltmasına yer verildiği ve şekil unsurunun kullanıldığı, bir bütün olarak davalı başvurusunun davacı markaları ile benzer olmadığı, zira davacı markalarında olduğu gibi ayırt ediciliği zayıf olan ibareleri tercih eden bir kimsenin, bu ibarelere bir takım farklı ilaveler yapılarak marka olarak kullanılmasına katlanmak mecburiyetinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, T.. T.. YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı adına tescilli markaların esas unsuru ""CEP"" ibaresinden oluşmaktadır. Mahkemece, her ne kadar bu ibarenin esasen cep telefonları dahil işletim hizmeti alıcıları yönünden karakteristik özellik ifade eden bir kelime olup, bu yaygın algı nedeniyle davacı markalarının ayırtedicilik seviyesinin düşük olduğu bu bakımdan davalı şirket tarafından yapılan ve farklı unsurlara sahip marka başvurusu ile benzer olmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiş ise de, uyuşmazlık konusu ""CEP TV+ Şekil"" ibareli davalı başvurusunun kapsamında olan mal ve hizmetler 9,35,38,41 ve 42. sınıflara dahil olup, ""CEP"" ibaresinin davalı başvurusunda dikkat çeken baskın unsurlarından birisi olduğu, davacının itiraza dayanak olarak gösterdiği markalarının da aynı sınıf mal ve hizmetleri kapsadığı, sözkonusu mal ve hizmetlerin mahkeme kararında belirtildiği şekilde iletişim hizmetleri ile doğrudan bir ilgisi ve benzerliği de bulunmadığı gözönüne alındığında, işaretlerin 556 sayılı KHK"nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesine yol açacak şekilde benzer olduklarının kabulü gerektiği halde yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.