3. Hukuk Dairesi 2016/179 E. , 2017/6914 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; tarafların 27.08.2007 tarihinde 34.000.00 TL bedel karşılığında harici taşınmaz satış sözleşmesi imzaladıklarını, davacının davalıya peşin olarak 7.000,00 TL ve 05.09.2007 tarihinde 3.000,00 TL ödediğini, sözleşme gereği kalan 24.000,00 TL bakiyenin 24 eşit taksite bölündüğünü, aylık 1.000,00 TL"den 24 adet olarak düzenlenen senetlerin 23 tanesini süresinde ödediğini, bu ödemeler sonrasında taşınmazın tescilinin gerçekleşmemesi sebebiyle son kalan senedi ödemediğini, davalının ise sözleşmede belirtilen hiçbir şartı yerine getirmediğini, getirebilmesinin de mümkün olmadığını, sözleşmede belirtilen arsanın satıcıya ait bir arsa olmadığını belirterek, davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapacakları ıslahla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 33.000,00 TL maddi tazminatın taşınmaz satış sözleşmesi tarihinden başlayarak hesaplanacak ticari faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5.000,00 TL manevi tazminatın taşınmaz satış sözleşmesi tarihinden başlayarak hesaplanacak yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; kendisine ödenen 33.000 TL"yi davacıya ödemeye hazır olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davacının maddi tazminat talebinin kabul sebebi ile kabulü ile 33.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin yasal şartları bulunmadığından reddine, karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Uyuşmazlık, harici taşınmaz satım sözleşmesine dayalı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Yasanın aradığı şekil şartlarına uyularak resmi merciler önünde yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığından yapılan taşınmaz satış işlemi TMK. nun 706, BK.nun 213, Tapu Kanununn 26. maddesi hükmüne göre geçersizdir. Bu nedenle, taraflar ancak verdiklerini isteyebilir. Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına uygun çözümlenmesi ve tasfiye edilmesi gerekir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Şu durumda; hukuken geçersiz sözleşmeler, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye, karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde, kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Ancak, burada denkleştirme yapılırken, iade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihe dikkat edilmelidir. Zira geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan istenememelidir.
Somut olayda, davacı tarafından davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapacakları ıslahla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 33.000,00 TL maddi tazminatın taşınmaz satış sözleşmesi tarihinden başlayarak hesaplanacak ticari faizi ile tahsili talep edildiğine göre; bu talebin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsili talebine ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Başka bir deyişle davacı talebinde, ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde ödeme yapılması kastedilmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafça, taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarih saptanarak bu tarih itibariyle, ifanın imkansız hale geldiği tarihin saptanamaması halinde ise dava tarihi itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlemesi ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.