1. Hukuk Dairesi 2019/1156 E. , 2021/822 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davacılardan ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davacılar yönünden davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı, davalıların yaptığı istinaf başvurusu Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından kabul edilerek, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 16.02.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... vd. vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davacı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri ..."ın maliki olduğu 1088 ve 1143 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/4’er paylarını satış göstermek suretiyle davalı oğluna devrettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazlarda davalıya devredilen hisselerin iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, davacılardan ... sunduğu 23.5.2014 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirmiştir.
Davalı, yapılan satışın gerçek bir satış olduğunu, murisin hissesini kendisine satması karşılığında taşınmaz üzerine ev yapmasını istediğini ve ölene kadar bu evde oturacağını beyan ettiğini, kendisinin ve eşinin emekli olduklarını, tüm ikramiye ve birikimleri ile ev yaptırdıklarını, karşılığında hisselerin devrinin gerçekleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacılardan ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davacılar yönünden muvazaa iddiasının sübut bulduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temliklerin mal kaçırma amaçlı olmadığı, davacıların iddialarını ispatlayamadıkları, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden,1923 doğumlu mirasbırakan ...’ın 13.12.1997 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı çocukları ,...,...,...,...,..,...,..,....,...davacı torunları ...,...,..ve ... ile davalı oğlu ...’nin ve dava dışı torunlarının kaldıkları, davacılardan Musa Kazım ile Hasan Tahsin’in yargılama aşamasında öldükleri, mirasçıları tarafından davaya devam edildiği, yine davalı ...’nin de yargılama sırasında 27.11.2017 tarihinde öldüğü, mirasçılarının davaya dahil edildiği, muris ...’nın, adına kayıtlı 1088 ve 1143 parsel sayılı çekişme konusu taşınmazlardaki 1/4’er paylarını 29.04.1994 tarihli satış işlemi ile davalı oğluna devrettiği, davacılardan ...’ın 23.05.2014 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; her ne kadar bölge adliye mahkemesince, hile hukuksal nedenine dayanarak ve çekişme konusu taşınmazlarla ilgili olarak, muris tarafından davalı oğluna karşı Erzin Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/164 E sayılı dosyası ile dava açıldığı, daha sonra murisin bu davadan feragat ettiği, yapılan temliklerin bu nedenlerle mal kaçırma amaçlı olmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, muris muvazaası olgusunun işlemin yapıldığı tarihte gerçekleştiği ve sonradan çeşitli nedenlerle muris tarafından dava açılmış olmasının muvazaalı işlemi geçerli hale getirmeyeceği, tüm dosya kapsamı ve dinlenen davacı tanıklarının beyanları göz önüne alındığında murisin tüm malvarlığını teşkil eden dava konusu taşınmazlarını bedelsiz olarak davalıya temlik ettiği, diğer mirasçılardan mal kaçırma kastının bulunduğu sabittir.
Hal böyle olunca, davacılardan ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davacılar açısından ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Davacıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/2. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/02/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY -
Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine iliştindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri Fatma’nın 1088 ve 1143 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/4’er paylarını davalı oğluna temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında iptal tescil talebinde bulunmuşlar, davacılardan ... yargılama sırasında davadan feragat etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davacı ...’nın davasının feragat nedeniyle reddine, diğer davacılar yönünden iddianın sübut bulduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince, iddianın ispatlanmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı HMK’nun 190. maddesi ile TMK’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olayda, murisin dava konusu iki parça taşınmazdaki 1/4’er paylarını 29/04/1994 tarihinde davalı oğluna temlik ettiği, mirasbırakanın sağlığında hile iddiası ile açtığı davasından feragat ettiği, davacı ...’nın da muvazaa iddiası ile açıtığı davadan feragat ettiği, tüm tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde; mirasbırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir bir nedenin ve muvazaanın varlığı konusunda somut bir olgunun ortaya konulamadığı, murise davalı tarafından bakıldığı ve murisin minnet duygusu ile hareket ettiği anlaşıldığından usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.