Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 1.10.1990-28.2.2004 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitiyle, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı işveren ve SSK vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde 01.10.1990-28.02.2004 tarihleri arasında geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti ile işçilik alacaklarınını davalı işverenden tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının davalı işverene ait işyerinde 01.10.1990-28.02.2004 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığının tespitine, işçilik alacakları isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; mahkemece Kurum’dan işyeri dosyasının getirtilmediği, işyerinin yasa kapsamına alınma tarihinin araştırılmadığı, dönem bordrolarının istenmediği, davalı işverene ait ...sigorta nolu işyerinden davacının 01.10.1990 tarihinde işe başladığına dair işe giriş bildirgesinin verildiği, aynı işyerinden 02.01.1996 tarihinde işe başladığına dair ikinci işe giriş bildirgesinin de verildiği, davalı işyerinden 01.10.1990 tarihinden itibaren 1990/3. dönemde 45 gün, 1991/1-2-3. dönemde 182 gün, 1993/1. dönemde 108 gün, 1996/2-3. dönemde 240 gün, 1997/1. dönemde 63 gün bildirim yapıldığı davalı işverenin ibraz ettiği dönem bordrolarında davacının hizmet döküm cetvelindeki çalışmalarının bildirilmiş olduğu, yine davalı işverenin ibraz ettiği imzalı ücret bordrolarında davacının 1990 yılı Ekim ayından 02.08.1991 tarihine kadar 226 gün Hizmet Döküm Cetvelinde geçen ve, imzasız ücret bordrolarında ise 1996 yılı Şubat ayından 1997 yılı Mart ayına kadar (dahil) 300 günlük çalışmasının gösterildiği, davacının sunduğu ve işyerine gelen kargoların imzası karşılığında alındığını gösteren 1992, 1996, 1998 ve 1999 yıllarındaki değişik tarihlerdeki alındı makbuzları ile 2002 ve 2003 yıllarında düzenleyeni belli olmayan işçi hesap pusulalarında çalışmalarının gösterildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan davacıyla birlikte bu işyerinde çalışan kayıtlara geçmiş tanıkların davacının çalışmasını doğrulamadıkları, belediye zabıtasından komşu işyeri tanığı olarak bildirilen tanıkların davacının çalışmasına dair doğrulayıcı anlatımda bulunmadıkları, M.A. isimli tanığın komşu esnaf olduğunu belirtip davacının çalışmasına dair anlatımı var ise de bu tanığın da kayıtlı komşu işyeri sahibi veya çalışanı olup olmadığının araştırılmadığı, gibi davalı işyerinden kesintisiz bildirimleri olan işyeri çalışanı M.S. isimli tanığın beyanının alınmadığı anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez.
Gerçekten , davacının işyerindeki çalışmaları 01.10.1990 tarihli davacının imzasını taşıyan işe giriş bildirgesi ile Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak primleri ödenmiştir. Davalı işverenin ibraz ettiği ve davacının 1990 yılı Ekim ayından 02.08.1991 tarihine kadar 226 gün kısmi çalışmalarına ait ücret tediye bordrolarının davacının imzasını taşıdığı anlaşıldığından, davacının bu dönemlerdeki çalışmaları işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla, yazılı belgelerin bulunması durumunda tanık sözlerine değer verilemez. Dairemizin giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. Bu nedenle davacının tesbitini istediği ve 01.10.1990 tarihinden 02.08.1991 tarihine kadar geçen 226 günlük kısmi çalışmalarına ilişkin davacının imzasını içeren ücret tediye bordrolarında görülen kısmi sürelerin ve yazılı delillerin bulunduğu 1992, 1996, 1998 ve 1999 yıllarındaki çalışmalara yönelik davacı isteminin mahkemece kabulü doğru olup, bu sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak çalışmanın sabit olup olmadığı yeterince araştırılmadan sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; 01.10.1990-02.08.1991 tarihleri arasındaki dönem yönünden işverence kısmen bildirilen çalışmaların haricindeki sürelere ilişkin istemi reddetmek, yazılı delillerin bulunduğu 1992, 1996, 1998 ve 1999 yıllarına ilişkin istemin kabulüne karar vermek, davacının tespitini istediği 03.08.1991-31.12.1991, 01.01.1993-31.12.1995, 01.01.1997-31.12.1997 ve 01.01.2000-28.02.2004 tarihleri arasındaki dönem yönünden ise; davalı işyerine ait dönem bordrosu ile işyeri dosyasını getirtmek, 2002 ve 2003 yıllarındaki işçi hesap pusulalarını düzenleyip imzalayan kişinin davalı işveren, temsilcisi veya kayıtlı çalışanı olup olmadığını tespit edip bu pusulalardaki davacı çalışmasının aidiyetini açıkça belirlemek, bordrolu tanık M.S.’nin beyanını almak, dinlenen tanık M.A.’ın o tarihte davalı işyerine komşu olup olmadığını zabıta marifetiyle tespit edip çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, davalı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamına alınma ve çıkarılma tarihlerini sormak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra davacının hizmet süresini belirleyip varılacak sonuca göre, işçilik alacaklarını hesaplatıp sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı işverene iadesine, 20.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.