1. Hukuk Dairesi 2014/14480 E. , 2016/2713 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."ın maliki olduğu 2063 parsel sayılı taşınmazı oğlu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescile ya da tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, temlikin muvazaalı olmadığını, taşınmazların bedeli karşılığında satın alındığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın yaptığı temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Çekişme konusu ahşap iki katlı ev, samanlık ve arsa nitelikli 220 m² yüzölçümündeki 2063 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından 13.1.1995 tarihli resmi akit ile davalıya satış suretiyle temlik edildiği, murisin 6.8.2012 tarihinde ölümü ile çocukları davacılar, davalı ve dahili davalı ..."ın kaldıkları kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide ""Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece dinlenen ve davanın kabulü halinde mirasçı sıfatıyla hak sahibi olabilecek tarafların kardeşi ..., "muris ... benim babam olmaktadır. Babam öldükten sonra mirasçılar arasında bir taksim yapılmadı. Babamın bu ev dışında iki parça tarlası bulunmaktadır. Babam ve annem ölene kadar davalı ile birlikte yaşadı. Kardeşlerim olan ... ile ..."a babam sağlığında birer ev yatağı verdi. Aynı zamanda evin yapılması sırasında maddi yardım yaptı. Babam sağ iken burayı kardeşime bırakacağını söylüyordu. Bundan bütün kardeşler haberdardır. Babamın 1995 yılında satış yaptım diye söylediğini bilmiyorum ancak sağlığında tüm mirasçıları toplayarak bu evi davalıya vereceğini söyledi. Davalı başka yerde çalışıyordu babam sağ iken kendisi ve anneme bakması için davalıyı yanına getirdi ve ölene kadar davalı annem ve babama baktı o yüzden babam da bunun karşılığında bu evi davalı kardeşime verdi. Davacılar sağlığında annem ve babama bakmadı. Babamın her türlü işi ile davalı ilgilendi. ""şeklinde açıklamada bulunmuş,mahalli bilirkişiler de mirasbırakanın ölünceye kadar davalı ... ile oturduğunu ve bakımının davalı ... tarafından yapıldığını ifade etmişlerdir.
Oysa, çekişme konusu taşınmazın satış şeklinde davalıya temlik edildiği görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur.Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği kabul edilmelidir. Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakının gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.
O hâlde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.