Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/19385
Karar No: 2017/7012
Karar Tarihi: 11.05.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/19385 Esas 2017/7012 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2015/19385 E.  ,  2017/7012 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, taraflar arasında yapılan 1996 tarihli hasılat kirası sözleşmesi ile davacıya ait iki adet üzüm bağının davalıya kiralandığını, sözleşme gereğince bağın masraflarının yarı yarıya karşılanması sonrasında elde edilen hasılatın yarısının davacıya ödenmesi konusunda anlaşıldığını, davacının masraflara katılmasına rağmen 2006,2007,2008 yıllarına ait payına düşen hasılat payı olarak yıllık 10.000"er TL"den toplam 30.000 TL"nin davalı tarafından ödenmediğini, 2009 yılı hasılatından davalı payına düşen bedelin geçmiş borçlarından mahsubu ile bakiye 22.500 TL için noter kanalıyla davalıya ihtarname çekildiğini, davalının da cevabi ihtarnamesinde 11.400 TL alacağı olduğunu bildirdiğini, davalının davacının bilgisi dışında 2010 yılı hasadını yaptığını ve üzümleri dava dışı.... Şti.ne sattığının haricen öğrenilmesi üzerine ...Mahkemesinin 2010/15 D. İş sayılı dosyasında tespit yaptırdıklarını, tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunda 2010 yılı için 38.877 TL üzüm satışı yapılabileceğinin tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, kira sözleşmesi gereğince davalıdan 17.500 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı, taraflar arasında hasılat kirası değil adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu, sözleşmeye göre bağın bakımı ile ilgilenecek kişinin kendisi olduğunu, masrafların ortak yapılacağını, üzüm satıldığında masrafların düşülerek kalan paranın yarı yarıya paylaştırılacağını, 2010 yılı için yapılan satıştan elde edilen gelirden masraflar çıkarıldığında geriye net 14.920 TL kazanç kaldığını, buna göre kişi başı düşen gelirin 7.460 TL olduğunu, bu bedelin davacıya 13.10.2010 tarihinde ödeneceğini, davacının bu paranının kendisine ödenmeyeceğini varsayarak aceleci davrandığını, dava şartları oluşmadan bu davayı açtığını, davacının hukuki yararı bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
    Birleşen dosyada davacı, taraflar arasındaki sözleşme süresinin 15 yıl olduğu ve sözleşme gereğince her türlü masrafın yarı yarıya yüklenileceği, elde edilen ürünün de satılıp
    yarı yarıya paylaştırılacağını, sözleşmede belirtildiği gibi fidanlar, direkler, teller ve demirlerin masraflarının yarı yarıya karşılandığını, sözleşme süresi dolduğunda bağın yarısının sökülmediğini, direklere, tellere ve demirlere dokunulmadığını, sözlü olarak bir bedel belirlenip ödenir dendiğini ancak davalının bu bedeli ödemekten vazgeçip halen de ödemediğini ileri sürerek, ortaklıktan kalan fidan ve malzemelerin bedeli olan 9.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, asıl dava yönünden, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 38.877,80 TL lik üzüm hasılatı yapılabileceği, her ne kadar bilirkişi bağ için 16.849,14 TL lik masraf yapılması gerektiğini belirtmiş ise de davalının 2010 yılı için 12.497 TL bakım için harcama yaptığı şeklindeki beyanı dikkate alınarak davacının payına düşen miktarın 13.190,40 TL olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Birleşen dava yönünden ise; taraflar arasındaki sözleşmenin süresinden 8 ay önce feshedildiği, işin doğası gereği ve yörede bilinen uygulamalar ve bilirkişi raporu dikkate alındığında ortaklık sona erdiğinde omçaların ve yapılan imalatların taşınmazda kalmasının olağan olduğunu, davacının sözleşeminin süresinden önce sonlanmasında davalının kusurlu olduğunu ispatlayamadığı, dava tarihi ile kira sözleşmesinin sona erme tarihi arasında kalan 8 aylık süre için imalatların kullanım bedelinden kendi payına düşen 2.279,77 TL"nin birleşen dosya davacısına ödenmesi gerektiği gerekçesiyle birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Taraflar arasındaki 10.05.1996 tarihli sözleşme incelendiğinde, taraflar arasında 6098 sayılı TBK"nun 620 vd. maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 vd. maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu, yönetici ortağın ise davalı ... olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
    Taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin sözleşmede belirlenen süre öncesinde sona erdiği gerek tarafların gerekse de mahkemenin kabulündedir.
    O halde mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
    Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
    Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
    Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise " Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
    Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
    Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
    Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
    Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.
    Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
    Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
    Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, bu belirlemede dava dışı S.S. Kızılyer Sulama Kooperatifinin davacı ... aleyhine başlattığı takip ve akabinde açılan itirazın iptali davası da dikkate alınmalı, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
    İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse,değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
    Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
    Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
    Bütün bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken, mahkemece, değinilen bu yönler dikkate alınmadan, yanılgılı bir şekilde taraflar arasındaki ilişki hasılat kirası ilişkisi olarak değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi