Davacılar Kurum hastanesinde yapılan yanlış uygulama nedeniyle maddi ve manevi zararlarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava doğum için geldiği Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesinden şekeri yüksek çıktığından yapılan sevk sonucu Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde nakil edilen davacı S. M."nin bu hastanede yaptığı doğum sırasında küçük Y."nın omuzlarındaki sinirlerin yapılan müdahalelerle zarar gördüğünden kollarını kullanamadığı iddiasına dayalı anne, baba ve küçük Y."nın maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davalıların kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden dava konusu olayda doğum yapmak üzere SSK. Hastanesine gelen davacı S."nın şekeri 222 derece çıktığından yüksek görülmekle Meram Tıp Fakültesi Hastanesi"ne sevk edildiği ve bu hastanede davacının vajınal yolla davacı küçük Yelda"yı doğurduğu ancak küçüğün omuzlarında sinrileri zarar gördüğünden kollarını kullanmadığı, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu"nun 20.12.2006 ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu"nun 27.09.2007 tarihli raporlarında küçük Y."nın omuzlarındaki sinirlerin zarar görmesinin doğumu hızlandırmak, oksijensiz kalmayı önlemek için yapılan eylemlerin bir komplikasyonu sonucu olduğu Meram Tıp Fakültesi Hastanesi çalışanlarına bir kusur atfedilemeyeceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda öncelikle davanın genel mahkemede mi yoksa özel mahkemede mi görüleceği açıklığa kavuşturulmalıdır. Görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada bir duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve guruplara göre sınırlandırılmamış olup yasalarla aksi belirtilmedikçe Medeni Yargılama Hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidir. Buna karşın özel mahkemeler belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir.Eş deyişle özel mahkemeler özel yasalarla kurulmuş olup özel yasalarında belirtilen davaları yürütür. Nitekim Anayasa"nın 142. maddesinde mahkemelerin görevlerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Bu durumda mahkemelerin görevi kıyas veya yorum yolu ile genişletilemez ve değiştirilemez.
Özel Mahkeme olan İş Mahkemelerinin görev alanı 5521 Yasa"nın 1.maddesi ve 29.06.1960 tarihli 13-15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nda, işçi sayılan kimselerle (Yasa"nın değiştirilen 2. Maddesinin C,D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş aktinden kaynaklanan veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların bu mahkemelerde çözümleneceği belirtilmiştir.
İş Mahkemeleri ayrıca 5018 sayılı Yasa"nın 4/E fıkrasına göre sendikaların açacakları ve bu sıfatla aleyhine açılacak hukuk davalarına İşçi Sigortaları Kurumu ile Sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacaktır.Bu durumda somut olayda taraflar arasında işçi, işveren vekili ilişkisi bulunmadığı ve uyuşmazlıkta iş aktinden ve İş Kanunu"ndan kaynaklanmadığından bu yönüyle davada İş Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilemez.
Öte yandan Özel Yasalardaki özel düzenlemeler nedeniyle 2821 sayılı Sendikalar Yasası, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa"sı, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Yasası, 854 sayılı Deniz İş Yasası, 1479 sayılı Bağ-Kur Yasa"sından doğan uyuşmazlıklarda İş Mahkemesinde çözümlenir. Anılan bu yasalardan 506 sayılı Yasa"nın 134. maddesi; "Bu kanun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür"hükmünü içermektedir.Bu yasa maddesi kapsamında somut olaydaki uyuşmazlığın çözüm yerinin İş Mahkemeleri olup olmadığının belirlenmesinde 506 sayılı Yasa"nın kapsam ve amacına bakmak gerekir.
506 sayılı Yasa"nın "Kanun Amacı" başlığını taşıyan 1. maddesinde "İş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde bu kanunda yazılı şartlarda sosyal sigorta yardımları sağlanır" düzenlemesi getirilmiştir. Yasa"da Kurumun muayene ve tedavi sırasında ihmali ve özensiz davranışları nedeniyle sigortalıya verdiği zarardan dolayı sorumluluğuna ilişkin herhangi bir hüküm mevcut değildir. Bu noktada Yasa"nın 134. maddesi hükmünün yasa metninde yer alan herhangi bir hüküm ile yasanın ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıkları kapsadığını kabul etmek gerekir.
Ne var ki görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda doğru bir sonuca ulaşabilmek için bu tür uyuşmazlıklarda hangi özel hukuk kurullarının uygulanacağı da açığa çıkarılmalıdır. Somut olayda uyuşmazlık Meram Tıp Fakültesi Hastanesi"nin çalıştırdığı doktorların özen borcuna aykırı davrandığı iddiasına dayalı olduğundan, davanın yasal dayanağı Borçlar Kanununun adam çalıştırma ilkeleri ve vekalet akdi hükümleridir.Başka bir anlatımla uyuşmazlık 506 sayılı Yasa"dan kaynaklanmadığı gibi 5521 sayılı Yasa"nın 1. maddesinde öngörülen koşullar somut olayda oluşmadığından İş Kanunundan da kaynaklanmadığı ortadadır. Bu durumda, uyuşmazlığın çözüm yerinin Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 134. ve 5521 sayılı Yasa"nın 1. maddeleri uyarınca İş Mahkemesi olmayıp miktara göre Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu açıktır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 26.06.2003 gün ve 2003/21-95 Esas 2003/113 sayılı kararı da bu yöndedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 29.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.