10. Hukuk Dairesi 2015/18299 E. , 2017/6994 K.
"İçtihat Metni"
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, 22.06.2009 tarihli trafik iş kazası sonucu sürekli iş göremez hale gelen sigortalıya bağlanan gelir, yapılan tedavi masrafları ve ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinden oluşan kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davacı Kurum, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.089,07 TL’nin tahsilini istemiş, Mahkemece, ıslah ile talep edilen miktar gözetilerek davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
a)Dosya kapsamına göre, yargılama aşamasında dava açılırken saklı tutulan fazlaya ilişkin haklar kapsamında, tazminat talebi ıslah dilekçesi ile arttırılmış ve %70 kusur oranına tekabül eden miktarın tahsiline karar verilmesi istenmiştir.
Bilindiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 83 ve devamı (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 176 vd.) maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup; iddiayla savunmanın genişletilmesi yasağının istisnaların biridir
Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkan olmakla; bu suretle, aslında yasal itirazla karşılaşabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumunun yardımıyla artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir .Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru: C. IV, s. 4035).
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler doğrultusunda, HMK’nun 177. maddesi kapsamında ıslah dilekçesinin yöntemince tebliği ile ıslaha karşı savunma
./..
imkanı sağlandıktan sonra, ıslah ile talep edilen miktar hakkında bir karar verilmesi gerekirken, ıslah dilekçesinin tebliği sağlanmadan karar verilmiştir.
b)Dava dışı 3. kişi olan kusuru davalı belediyenin kusuruna ilave edilmek suretiyle toplam kusura göre oluşan talebin davalı belediyeden tahsiline karar verilmiştir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir.
İş kazası veya meslek hastalığına birlikte neden olan sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda, yapılan harcama ve ödemeler yönünden ayrık bir durum söz konusu olmadığından, müteselsilen sorumluluk esası geçerlidir. İşverenin 21/1’inci madde hükmü uyarınca, maddi gerçk zarar ve peşin sermayeli gelir karşılaştırmasına göre hangisi düşük ise o değer esas alınmak suretiyle Kurum zararının, işveren kusuru karşılığı ile, üçüncü kişinin 21/4 kapsamında sorumlu olacağı tutarın (ilk peşin sermaye değerinin 1/2"sinin üçüncü kişinin kusur karşılığı) toplamından sorumlu olduğu, üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu olacağı tutarın ise, işveren dahil davalıların kusurları toplamının, gelirin ilk peşin sermaye değerinin 1/2"sinin, yine işveren dahil davalıların kusurları toplamı ile çarpılarak elde edilecek tutar olduğu gözetilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18.10.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.