Davacı, davalı işveren nezdinde l.9.l962- 3l.3.2005 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2- Dava, davacının 1.9.1962-31.3.2005 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde aralıksız her yıl hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen mevsimlik çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacı adına davalı işyerinden 15.1.1969, 26.11.1976 , 15.12.1980 tarihli, dava dışı başka işyerlerinden de 15.1.1964, 12.1.1965 tarihli işe giriş bildirgelerinin Kuruma verildiği, 25.11.1976-31.5.2005 yılları arasında bir kısım mevsimlik çalışmalarının aralıklı olarak bildirildiği, işyerinin 1976/4. dönem ile 2002, 20003 ve 2004 yılına ait dönem bordroların getirtildiği görülmüştür.
Gerçekten 506 sayılı yasanın 79/8 maddesi gereği bu tür davaların 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir ise de davacının davalı işyerinde mevsimlik çalıştığı ve bu çalışmaların işe giriş bildirgesi düzenlenerek kısmi şekilde Kuruma bildirildiği açıkça belli olmaktadır. Bu durumda uyuşmazlık dönemi içerisinde davalı işyerinden verilen 15.1.1969 tarihli işe giriş bildirgesinden önceki 1.9.1962-14.1.1969 tarihleri arasındaki istem yönünden hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle verilen red kararı doğru ise de 15.1.1969 tarihinden sonraki istem yönünden mevsimlik çalışmanın niteliği gereği hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceğinden bu döneme ilişkin verilen ret kararı yerinde değildir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemece yapılacak iş; davalı işyerinin hangi tarihte 506 sayılı Yasa kapsamına alındığını Kurumdan sormak, 15.1.1969-31.5.2005 tarihleri arasına ait davalı işyerinden Kuruma verilen tüm dönem bordroları getirtilerek, bordrolarda isimleri yer alan tanıkları dinlemek, bordro tanığı bulunmadığı veya beyanlarının yeterli olmadığı durumda davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek ilgili SGK İl Müdürlüğünden zabıtaca komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlar tesbit edilip beyanlarına başvurmak, varsa davalı işyerinden sigortalının şahsi işyeri dosyasını getirtmek ve davacının mevsimlik çalışmaları konusunda tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 5.2.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.