17. Hukuk Dairesi 2009/10392 E. , 2010/101 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili dava dilekçesiyle, dava dışı ... İnş. Isı Yalıtım Amb. San. Tic. Ltd. Şti. ortaklarından davalı ..."in amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla ... 1 parselde kayıtlı taşınmazını 5.12.2003 tarihinde oğlu davalı ..."e onun da 9.3.2005 tarihinde davalı ..."a sattığını belirterek, tasarrufun iptalini dava ve talep etmiştir.
Davalı ..., dava konusu taşınmazı banka kredisiyle aldığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar savunma yapmamıştır.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre davacı ile davalılar arasındaki tasarrufun 6183 Sayılı Yasanın 28 ve 30.maddeleri gereğince bağışlama hükmünde ve ivazsız tasarruflar yada borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitlerden olduğu ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 Sayılı Yasanın 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Yasanın 30.maddesinde borçlunun malı bulunmadığı veya borca
yetmediği takdirde, amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muameleler, borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muameleler tarihleri ne olursa olsun hükümsüz olduğu belirtilmiştir.
Aynı yasanın 35.maddesi uyarınca borçlu limited şirket ortaklarının şirketten tahsil olanağı kalmayan kamu alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludur. Öte yandan 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 3505 Sayılı Yasanın 2.maddesiyle değişik 10/2 maddesinde ise "tüzel kişiler ile küçüklerin ..." vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu ödevlerini yerine getirmemeleri halinde tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödemelerini yerine getirmeyenlerin mal varlıklarından alınacağı hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda davalı ... dava dışı borçlu ... San ve Tic. Ltd. Şti ortağı iken hisselerini 23.6.2003 tarihinde dava dışı ... "ya devretmiştir. Takip konusu borç ise 2003 yılı Mayıs ayına ait olup ödeme emri 13.3.2007 tarihinde, vergi ceza ihbarnamesi, takdir komisyonu kararı ve düzeltme fişi 24.5.2006 tarihinde borçlu ..."e tebliğ edilmiş ve alacak kesinleşmiştir. Davalı borçlu borcun doğumundan sonra dava konusu taşınmazı 5.12.2003 tarihinde oğlu ... "ya o da 9.3.2005 tarihinde davalı ..."a satmıştır. Dosyada mevcut nüfus kayıt örneklerinden davalı ..."in borçlu Musa"nın dayısının kızı olduğu, taşınmazın satıldığı tarihten beri borçlu tarafından ve kira ödenmeksizin kullanıldığı, davalı ..."in dava konusu taşınmazı alırken kullandığı kredinin kefillerinin de davalı borçlu ile eşi ... olduğu anlaşılmaktadır. Davalı ... borçlunun oğlu, ... "in de borçlunun yeğeni olduğundan borçlunun durumunu bilebilecek kişilerdendir.
O halde mahkemece öncelikle Ticaret Sicil Memurluğundan ilgili evraklar istenerek davalı ..."in ... Ltd. Şti."ndeki (22.3.2003 tarihine kadar) sıfatı ve bu sıfatına göre belirlenecek sorumluluk oranı gözetilerek dava konusu 5.12.2003 ve 9.3.2005 tarihli tasarrufların 6183 Sayılı Yasa-
nın 30.maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün BOZULMASINA 19.1.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.