Davacı, malulen emekliliğine hak kazandığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, malulüyet aylığına hak kazandığının tesbitini istemiştir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmiş ise de varılan bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Yasa"ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen ek 3. madde ile “1479 sayılı Kanunun birinci kısmında yer alan 20 nci madde, ikinci kısım ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci bölümde yer alan maddelerin tamamı, altıncı bölümde yer alan 56 ncı madde dahil 74 üncü maddeye kadar olan maddelerin tamamı ile 76, 78 ve 79 uncu maddeleri, yedinci bölümde yer alan 80 inci maddesi, ek 9, ek 12, ek 13, ek 14, ek 15, ek 16, ek 17, ek 18, ek 19 uncu maddeleri, geçici 10 ve 11 inci maddeleri, 2926 sayılı Kanuna tâbi sigortalılar hakkında da uygulanır” hükmü getirilmiş olmakla maluliyet aylığına ilişkin 1479 sayılı Yasa"nın 28 ve devamı maddelerinin 2926 sayılı Yasa’ya göre sigortalı olanlar hakkında da uygulanacağı açık seçiktir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 01.09.2001 tarihinden itibaren 2926 sayılı Yasa’ya tabi tarım Bağ-kur sigortalısı olarak tescilli olduğu, primlerini düzenli ödediği, 23.3.1989-31.12.1992 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının bulunduğu, davacının mevcut arızasıyla ilgili olarak ilk kez Trabzon Numune Hastanesinin 28.7.1992 tarihli sağlık kurulu raporunda “görmeler her iki gözde 1/10 camla artmıyor, görme gerektirmeyen hafif işlerde çalışır, süreklidir, sakatlığın derecesi % 90 ” denildiği, Trabzon Numune Hastanesinin 2.6.2006 tarihli sağlık kurulu raporunda ; hastalığın başlangıç tarihinin tespitinin tıbben mümkün olmadığı, T. Numune Hastanesinin 12.10.2006 tarihli sağlık kurulu epikriz raporunda; “her iki gözde görmeler 1 m den parmak sayma düzeyinde” olduğu, T. Numune Hastanesinin 30.4.2007 tarihli sağlık kurulu raporunda ; “sonuç güvenilir çıkmadı, KTÜ hastanesine sevk edildi, sağ göz % 70 sol göz % 60 görme kaybı, sakatlık derecesi % 72 dir, çalışma gücünün 2/3 ünü kaybetmiştir” teşhisinin bulunduğu, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun 5.9.2007 tarih ve 5188 sayılı raporunda “her iki gözde tama yakın görme kaybı arızası var, beden çalışma gücünün 2/3 ünü kaybetmiştir. Trabzon numune hastanesinin 28.7.1992 tarihli raporunda her iki göz görmesinin 1/10 düzeyinde olduğu bildirildiğinden işe giriş tarihi olan 1.9.2001 de beden çalışma gücünün en az 2/3 ünü kaybetmiştir” mütalaasının verildiği, davacının 3.3.1986-3.9.1987 tarihleri arasında askerliğini yaptığı, davacının 8.11.2006 tarihli malulüyet aylığı talebinin, davalı kurumca 2/3 oranında iş gücü kaybına uğramadığı ve Bağ-Kur’a girmeden önce de hastalığının mevcut olduğu gerekçeleriyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
1479 Sayılı Yasa’nın 28. maddesinde “ Bu kanunun uygulanmasında çalışma gücünü en az üçte ikisini yitirdiği tespit edilen sigortalının malul sayılacağı ancak bu kanuna tabi sigortalılığın başladığı tarihte malul sayılacak derecede hastalık veya arızası bulunduğu önceden veya sonradan tespit edilen sigortalının malullük sigortası yardımından yararlanamayacağı” belirtilmiştir. 506 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin (A) ve (B) bentlerinde de aynı nitelikteki düzenlemeler yer almaktadır. Öte yandan, çeşitli Yasalara tabi sigortalılık statülerinin bulunduğu hallerde sigortalılık süresinin başlangıç tarihi olarak, ilk defa hangi yasaya tabi olarak sigortalı çalışmaya başlandı ise o tarihin esas alınacağının belli olması karşısında, davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasa’nın 28. maddesinde yer alan “Bu kanuna tabi olarak sigortalılığın başladığı tarihte” ifadesinin, birden fazla sigortalı hizmet sürelerinin arasında ayrım yapılmaksızın ilk defa hangi yasaya tabi çalışmaya başlanmış ise o tarihin kabul edilmesinin, sosyal güvenliğin temel ilkelerine giderek 2829 sayılı Yasa’nın 1. maddesinde ifadesini bulan çeşitli sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri birleştirilerek ilgilerin sosyal güvenliklerinin sağlanmasına yönelik amaca uygun düşeceği ortadadır.
Somut olayda davacının 2926 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının öncesinde 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı çalışmalarının bulunması nedeniyle 2926 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılık başlangıç tarihi olan 1.9.2001 tarihi değil, 1479 sayılı Yasa’ya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı 23.3.1989 tarihi esas alınarak bu tarihte malul sayılmayı gerektirecek derecede arızasının bulunmadığı, ve malulüyetin ilk kez 28.7.1992 tarihinde % 90 olarak tespit edildiğinden davacının Adli Tıp Kurumu rapor tarihi esas alınarak malulüyet aylığına hak kazandığı belli olduğu halde davanın reddi hatalı olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.