Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 10.3.2000-1.11.2005 tarihleri arasında çalıştığının ve Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre yetkili merciden temyizden feragat için usulüne uygun onay almayan davalı Kurum vekilinin yerinde olmayan tüm temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalıya ait işyerinde 10.03.2000-01.11.2000; 16.03.2001-01.10.2001; 05.02.2002-01.11.2002; 06.03.2003-01.10.2003; 10.03.2004-01.08.2004 ve 01.06.2005-01.11.2005 tarihleri arasında geçen ve SGK’na bildirilmeyen çalışmalarının tesbitini istemiştir.
Mahkemece, istemin reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tesbit davasının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne var ki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki delillerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Davaya konu çalışmanın geçtiği işyerinin ihale usulüyle Ankara ilinde refüjlerin bakımı ve peysajını yapan bir işyeri olduğu ve davacı çalışmalarının da 27.04.2000-28.02.2006 tarihleri arasında kesintili olarak bildirildiği, davacının mevsimlik işçi olarak çalıştığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesi uyarınca, işveren tarafından çalışmaları bildirilmeyen veya çalışmaların Kurumca tespit edilmeyen sigortalıların, hizmetin geçtiği yılın sonunda başlayarak beş yıllık süre içerisinde dava açmaları gerektiği öngörülmüştür. Mevsimlik çalışmalarda beş yıllık hak düşürücü sürenin, mevsimlik çalışmaların en son bittiği yıl sonu esas alınarak saptanması gerektiğinden, davacının tespitini istediği dönemler yönünden hak düşürücü sürenin geçmediğinin anlaşılması ve bordro tanıklarının davacının, 2000-2005 yılları arasında her yıl Nisan ayı ile Aralık ayı arasında çalıştığını doğrulayan anlatımları karşısında, yapılacak iş, davacının tespitini istediği dönemle çakışan 21.08.2003-26.12.2003 tarihleri arasında geçen dava dışı işyerindeki çalışması dışlanmak suretiyle 10.03.2000-01.11.2000; 16.03.2001-01.10.2001; 05.02.2002-01.11.2002; 06.03.2003-01.10.2003; 10.03.2004-01.08.2004 ve 01.06.2005-01.11.2005 tarihleri arasında SGK’na bildirilmeyen çalışmalarının tesbitine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.