Davacı, l479 sayılı yasa kapsamında l5 yıl, 9 günlük primi ödenmiş sigortalılığı bulunduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında 15 yıl, 9 günlük primi ödenmiş gün sayısı bulunduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece verilen 14.09.2005 günlü karar, Dairemizin 18.07.2007 tarihli kararı ile bozulmuş ise de, bozmaya uyan mahkemece bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozma kararına uyan Mahkeme artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır.
Dosya içeriğinden davacının verdiği 26.2.1996 tarihli giriş bildirgesi üzerine 20.04 .1982 tarihi itibariyle sigortalı olarak kayıt ve tescil edildiği, 1.8.1980-1.1.1983 ve 11.6.1994-21.12.1995 tarihleri arasındaki dönemde manifaturacılık işinden dolayı vergi kaydının bulunduğu, oda ve sicil kaydının olmadığı, davacının 26.2.1996 tarihli giriş bildirgesinde 1.8.1980-1.1.1992 tarihleri arasında görünen vergi kaydının gayrımenkul sermaye iradı sahibi olmasından doğduğu, bunun ise 1479 sayılı Yasa’nın 24.maddesinde zorunlu Bağ-kur sigortalısı olmayı gerektiren hallerden biri olmadığı gerekçesiyle Kurum tarafından ilk anda bu dönemde de sigortalı sayılmış ise de daha sonra Kurumca bu sigortalılığının iptal edildiği ve kurumca davacının 20.4.1982-1.1.1983 (8ay, 11 gün); 13.6.1994-21.12.1995(1 yıl, 6 ay, 8 gün) ve 1.1.1998-30.11.1999 (1 yıl, 10 ay, 28 gün), 3 yıl da Askerlik borçlanması olmak üzere toplam 7 yıl, 1 ay, 18 gün sigortalı sayıldığı görülmektedir. Davacı, davalı Bağ-Kur’un kendisini sigortalı saymadığı 1.1.1983-1.1.1992 tarihleri arasındaki döneme ilişkin süreye yönelik primlerini ödediğini ileri sürmüştür. Dairemizin bozma ilamında davacının yaptığı prim ödemelerinin geriye yönelik olup olmadığı, hangi sürelere ilişkin olduğu konusunda mahkemece araştırma yapılıp, davacı tarafından yapılan prim ödemeleri, Bağ-Kur’un sigortalı saymadığı döneme ilişkin ise; primleri tahsil eden ve uzun yıllar bu primleri kullandıktan sonra primi yatırılmış süreyi sigortalılık süresinden saymayan Kurum işleminin, Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığından geçerli sayılmasının mümkün olmayacağı öngörülmüş ise de, mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, Bağ-kur’un 22.11.2007 tarihli cevabi yazısı yönünde alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Bağ-kur’un anılan cevabi yazısı ve bilirkişi raporu hükme dayanak alınacak nitelikte değildir.
Gerçekten dosyaya ekli 16.01.1998 tarihli davacıya ait Bağ-kur sigortalı bilgileri ekstresinde, davacının 01.01.1983-01.01.1992; 13.06.1994-21.12.1995 tarihleri arasında 10 yıl, 6 ay, 8 gün sigortalı sayıldığı ve bu hizmet süresi için 63.528.254 TL prim borcu çıkarıldığı; davacının bu prim borcunu 22.01.1998 tarihli makbuzlarla ödediği açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının, 01.01.1983-01.01.1992; 13.06.1994-21.12.1995 tarihleri arasında 10 yıl, 6 ay, 8 günlük hizmet süresine ilişkin primleri 1998 yılında ödediği tartışmasızdır. Davalı Kurumun bu primleri 1998 yılında tahsil edip, uzun yıllar kullandıktan sonra primi yatırılmış süreyi sigortalılık süresinden saymaması Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz.
Yapılacak iş; davacının primleri ödenmiş olan ve sigortalı sayılmadığı 01.01.1983-01.01.1992 tarihleri arasındaki dönemde de sigortalı sayılması gerektiği kabul edilerek, primi ödenmiş gün sayısı buna göre hesaplandıktan sonra ve talep de dikkete alınarak bir sonuca ulaşılmasından ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.02.2009 gününde oy birliği ile karar verildi.