10. Hukuk Dairesi 2015/20223 E. , 2017/7110 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanun"da, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79. ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
İnceleme konusu davada;davacının ilk tevkifat kesintisinin yapıldığı 1995 yılından başlamak üzere Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitini talep ettiği, mahkemece 1995 yılı ve sonrasına ait prim kesintisi tespit edilemediğinden davanın reddine karar verildiği, davacının 03.04.2015 tarihli süre tutum dilekçesi ile kararı temyiz ettiği, gerekçeli kararın 22.07.2015 tarihinde davacıya tebliğ edildiği,mahkemenin 13.08.2015 tarihli ek kararı ile gerekli harç ve giderlerin tebliğden itibaren 8 gün içerisinde yatırılmadığı dolayısıyla temyizin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verildiği, red kararının davacı tarafından süresinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
1-01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre; kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).
Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun‘un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması zorunludur.
Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veya gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir.
Davanın tümden kabulü yada reddi söz konusu olsa bile tarafların kararın gerekçesini temyiz etmekte hukuki yararları bulunabileceğinden, bu gibi durumlarda bile gerekçeli kararın yöntemince taraflara tebliği zorunludur.
Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 434. maddesi ile ilgili 25.01.1985 gün ve 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hükmü gereğince, temyiz isteği, dilekçenin temyiz defterine kaydettirildiği tarihte yapılmış sayılır ve temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Temyiz harç ve giderlerinin eksik ödenmiş veya hiç ödenmemiş olduğunun sonradan anlaşılmış bulunması halinde, karar veren Hâkim tarafından yedi günlük kesin süre tanınarak, bu süre içerisinde tamamlanması veya ödenmesi, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı temyiz edene yöntemince ve yazılı olarak bildirilir. Ancak temyiz harcının mahkeme kalemince hesaplanıp temyiz edenden istendiği hâlde süresinde ödenmediği belgelendirilmiş ise temyiz isteğinin reddi gerekir.
Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda; Mahkemece, her ne kadar harç ve giderlerin temyiz süresi içerisinde yatırılmadığından bahisle temyiz talebinin reddine karar verilmiş ise de, gerekçeli karar 22.07.2015 tarihinde tebliğ edildiğinden 03.04.2015 tarihli temyiz talebi süresinde olup,davacıya temyiz harç ve giderlerini yatırması için süre verilmediğinden Mahkemenin, 13.08.2015 tarih 2014/770 Esas 2015/167 Karar sayılı Ek Kararının KALDIRILMASINA,
2-Mahkemece, dava Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar edilerek yargılama yapıldığı anlaşılmaktadır. Hizmet tespiti davalarında, Sosyal Sigortalar Kurumu yasal hasım konumunda olup, elde edilecek hükmün sigortalılık hakları yönünden uygulayıcısı konumundadır. Bu nedenle Sosyal Güvenlik Kurumuna usulünce husumet yöneltilerek, davaya katılımının sağlanması, ibraz edeceği veya bildireceği deliller toplanarak, tüm deliller yeniden birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın,eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.