Davacı, davalı işveren nezdinde 01.01.1998 tarihinden itibaren çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından duruşmalı, olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak 01.01.1998-23.01.2006 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tesbitini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde bir değerlendirme yapılmadığı gibi hükme esas alınan bilirkişi raporunda dayanılan müfettiş raporları, işyeri şahsi sicil dosyası ve diğer belgeler dosya içerisinde bulunmadığından delillerin değerlendirilmesinin Yargıtay"ca denetimi de yapılamamakta ve yine kayıtlar getirtilmediğinden dinlenen kişilerin bordro tanıkları olup olmadıkları anlaşılamamaktadır.
Yapılacak iş, SGK."dan işyeri sicil dosyası, bilirkişi raporunda sözü edilen ancak dosya içerisinde bulunmayan 10.11.1998 tarihli sigorta müfettişi tarafından düzenlenen yerel denetim tutanağı ile sigorta müfettişi M.Ö. tarafından düzenlenen rapor ve bu raporun tüm ekleri, işverence düzenlenen davacıya ait şahsi işyeri dosyası, davacının tespit talep ettiği dönemle ilgili imza föyü dosyası ve bu dönemle ilgili ücret bordrolarını dosya içerisine getirtmek,davacının tesbitini istediği sürelerle ilgili olarak eğer varsa davalı işverenin ücret bordrolarında ve imza föylerinde davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolara ve imza föylerindeki imzalara davacının itirazı var ise öncelikle yöntemince imza incelemesi yapılarak imzaların davacıya aidiyetini belirlemek, imzanın davacıya ait olduğunun belirlenmesi veya imza itirazı olmaması halinde bu bordro ve imza föylerindeki geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan veya imzanın davacıya ait olmadığı belirlenen bordrolardaki süreler yönünden de Mahkemece dinlenen tanıkların kayıtları getirtilmediğinden bordro tanığı olup olmadıkları anlaşılamadığından işverence SGK’na verilen dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak, bu tanıkların bilgilerine başvurmak, dönem bordroları yok ise işverenin komşu işyerlerinin kayıtlara geçmiş kişileri veya benzer işi yapanların kayıtlara geçmiş kimseleri tespit edilip dinlenmek ve tüm deliller birarada değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.2.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.