Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ile davalılardan H.P.İnş. A.Ş. ve ihbar olunan vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre dava ihbar olunan A.O.Sigorta A.Ş. nin tüm,davalı H.P.İnş. A.Ş. ve davacı vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararların giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulü ile Z.K.Ltd.Şti. ve T.Temel İnşaat Limited Şirketine yönelik davanın reddine, baba K.için 7.500.00 YTL, anne M. için 7.500.00 YTL manevi tazminat ile kardeşler D., E., M., C., R.ve S.G.için her biri için 5.000 YTL olmak üzere toplam 45.000.00 YTL"nin manevi tazminatın kaza tarihi olan 15.10.2005 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı H.P.İnş.Tic.A.Ş."den tahsiline, karar verilmiştir.
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere alacaklının alacak hakkından vazgeçmesi ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde “ibra” denir. İbranamenin kural olarak işçiye yapılmış olan ödeme ile sınırlı olarak bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için işçiye yapılan ödemenin miktar olarak ibranamede açıkça gösterilmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, işçiye yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirilmesi olanaklı değildir.
Kuşkusuz, işverenin işçiye yapmış olduğu ödemeyi 4857. Sayılı Yasa’nın 37.Maddesi çerçevesinde ispat etmesi durumunda taraflar arasında yapılan akdin ibraname niteliğini kazanacağı ve tazminat hesabında işveren tarafından kanıtlanan miktarların değerlendirileceği söz götürmez.
Davalı işveren tarafından, mahkemeye sunulan “ibraname” ile “H. P. İnş.A.Ş. taahhüdündeki Ankara Eryaman 6.etap 2. Bölge 2. Kısım 296 adet Konut inşaat işyerinde meydana gelen iş kazası neticesinde taşeron Tim Ltd.Şti’nin işçisi E.G.in ölümü nedeniyle H.P.İnş. A.Ş. tarafından 20.000 TL maddi,5.000 TL manevi olmak üzere 25.000 TL tazminatın davacılar K.G.ile S.F.’e ödendiği,bu iş kazası neticesinde ,açılacak olan ceza davasında M.K.,S.S.S.ve H.P.A.Ş.’ nin bünyesinde çalışan kişilere kusur çıkması halinde adı geçen davacıların şikayetçi olmayacaklarını ve davaya müdahil olarak katılmayacaklarını imza altına aldıkları,” dosyada ibranamede yazılı miktarların ödendiğine dair dekontların bulunduğu tespit edilmiş olup,davacılar K. ve S.G.in manevi tazminata ilişkin haklarını aldığı anlaşılmaktadır.
Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla, üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava kanusu yapılarak miktarının artırılması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay Genel Kurulu’nun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı kararı ile 13.10.1999 gün ve 1991/21-684-818 sayılı kararı da bu yöndedir. Buna göre davacılar Kamil ve Selim Gençer düzenlenen ibranamede açıkça 20.000.00 TL maddi ve 5.000.00 TL manevi tazminatı aldığını kabul etmiş olduklarına göre ve bundan sonra manevi tazminat isteyemeyeceklerinin kabulüyle manevi tazminat talebinin reddi gerekirken,davacı Kamil yararına 7.500.00 TL,davacı Selim yararına 5.000.00 TL manevi tazminata hükmedilmesi hatalı olmuştur.
Öte yandan, Davacılar murisi sigortalı E.G.’in’ün öldüğü iş kazasında sigortalının kusurunun bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir.
Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı anne M.G.yararına hükmedilen 7.500.00 TL manevi tazminat miktarı azdır.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7. maddeye göre: “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.”Düzenlemesi karşısında davalı T.Temel İnş.Malz.Tic.Ltd.Şti yararına maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi avukatlık ücretine hükmedilmesi de yanlıştır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davalı H.P.İnş.A.Ş. ile davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davacı ile davalılardan H. P. İnş. A.Ş."ye iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden ihbar olunana yükletilmesine, 02.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.