Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/19259
Karar No: 2009/3019
Karar Tarihi: 03.03.2009

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2008/19259 Esas 2009/3019 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2008/19259 E.  ,  2009/3019 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Ankara 6. İş Mahkemesi
    TARİHİ : 09/10/2008
    NUMARASI : 2005/283-2008/568

    Davacılar murisinin, ölümü ile sonuçlanan intihar olayının işverenin hırsızlık suçlaması ile iş akdini haksız feshinin neden olduğundan bahisle maddi ve manevi zararlarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine  ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.03.2009 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar adına kimse gelmedi. Karşı taraf vekili Av.E. İ. geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal gerektirici sebeplere göre, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.
    2- Dava nitelikçe davacılar murisinin ölümü ile sonuçlanan intihar olayına, işverenin hırsızlık suçlaması ile iş akdini haksız feshinin neden olduğundan bahisle hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemece işçinin intihar ederek ölümü ile sonuçlanan olayın iş kazası olmadığı, işverenin şikâyet hakkını kullanması ile işçinin sonradan intiharı arasında illiyet bağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
    Hükmüne uyulan “dava konusu tazminat istemlerinin fesihten sonra gerçekleşen ölüm olayına bağlı olmakla birlikte hırsızlık suçlaması nedeniyle işçinin intihar ettiği iddiası söz konusu olduğuna göre, iş sözleşmesinin fesih biçimi ile her iki olay arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının iş mahkemesinde değerlendirilmesi gerektiğine” ilişkin Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 09.11.2004 gün ve 2004/2036 Esas, 2004/25201 Karar sayılı ilamı ve tüm dosya kapsamına göre davacılar murisinin ölümü ile sonuçlanan intihar olayının iş akdinin feshinden sonra ve iş yeri dışında meydana geldiği giderek iş kazası olmadığı açıktır.  
    İşçinin iş akdinin hırsızlık ve emniyeti suiistimal suçlamasıyla işverence feshedildiği, feshi takiben işverenin suç duyurusunda bulunduğu ve sigortalının bundan sonra adliye sarayı içerisinde intihar ettiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. İş yerindeki elektrik hırsızlığı nedeniyle açılan ceza davasında verilen kararın gerekçesinde davacılar murisinin suça katılmadığı kabul edilerek sonuca gidildiği gibi işçilik alacaklarına ilişkin davada da işçinin hırsızlığı ortaya çıkaran kişi olduğu hırsızlığa katılmadığı giderek iş akdinin feshinin haksız olduğunun kabul edilerek işçi yararına işçilik haklarının verilmesine ilişkin karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Bu duruma göre iş akdinin feshine gerekçe gösterilen hırsızlık olgusunun davacılar murisi bakımından gerçek olmadığı, giderek işyerinde varlığı saptanan hırsızlık olayına davacılar murisinin katılmadığı, bu suça göz yummasının da söz konusu olmadığı ortadadır.
    Davacılar murisinin davalı işyerinde 20 yıla yakın bir çalışmasının bulunduğu, geçici görevli olarak 17.03.1999-28.06.1999 tarihleri arasında başka bir birime gönderildiği, sürekli görevli olduğu işyerinde bulunmadığı sırada kendi bilgisi dışında gelişen enerji hırsızlığını, geçici görev dönüşü fark ederek hemen amirlerini haberdar ettiği böylece işyerini zarara uğratan hırsızlık olayının ortaya çıkmasını sağladığı, buna karşılık işveren tarafından, olay nedeniyle mahkûm olan olayın diğer sanıklarıyla birlikte, hırsızlığı ortaya çıkaran davacılar murisinin de hırsızlığa katıldığı kabul edilerek iş akdinin tazminatları ödenmeksizin 22.07.1999 tarihinde fesih edilerek 03.08.1999 tarihinde Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
    Davacılar murisinin işyerindeki çalışma süresi dikkate alındığında bir süre daha çalışmakla emekli olarak diğer haklarının yanı sıra, işyerindeki Yardımlaşma Sandığının Tüzüğünün 10.maddesinde yazılı ikramiyeden yoksun kaldığı gibi yaşı ve eğitim durumu ve ülkemiz koşulları dikkate alındığında ayrıldığı işyerindeki koşullarla yeniden iş bulmasındaki güçlükte ortadadır. Tüm bu verilere göre işverence 3.8.1999 günü hakkında hırsızlıktan suç duyurusunda bulunulmasından sonra 04.08.1999 günü, hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ve hırsızlık gibi bir suçlamadan yargılanıp ceza alabileceği endişesi içerisinde hırsızlık suçlaması ile ilgili evrakın nerede olduğunu araştırmak için adliye sarayına giden işçinin içinde bulunduğu ruh hali içerisinde yaşamına son verdiği, olayın hemen akabinde alınan tanık anlatımlarından ve özellikle: “ öleninin hırsızlık suçlamasıyla işine son verildikten sonra bunalıma girdiğine, bu halde yaşayamayacağına, kendini asacağına dair sözler söylediği, olay günü evden ayrılırken alacağı olduğu kişileri eşine bildirip bunlardan paraları almasını, evi kiraya verip babasının yanına yerleşmesini istediği, çocuklarını eşine emanet etmek suretiyle evden ayrıldığı, bilahare eşine telefon ederek sahibi olduğu arabayı bir galeriye bıraktığını bunun bedelini alarak kredi borcunun kapatılmasını istediği, takiben bir süre sonra aranarak eşinin bir kaza geçirdiğinin bildirildiğine” ilişkin olaydan çok kısa bir süre sonra alınan ölenin eşinin samimi anlatımları ve tüm dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca da davacılar murisinin intihar ettiği ve bu intiharının işverenin hırsızlık suçlamasına dayalı haksız feshinden ve suç duyurusunda bulunmasından kaynaklanan ruhsal durumunun sonucu olduğu ortadadır.  
    Davalının şikâyet hakkını kullanmasının yasal sınırlar içerisinde bulunup bulunmadığına gelince: Hak arama hürriyeti Anayasanın 36.maddesinde düzenlenmiş olup “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Kural olarak suçların kovuşturulması amacıyla yetkili makamlara yapılan şikayetler hukuka aykırı sayılmazlar. Ancak Anayasal teminat altında bulunan her hak ve özgürlük gibi hak arama özgürlüğü de sınırsız değildir. Özellikle kişilerin aleyhine ve kötüye kullanılamaz. Nitekim bu husus herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde hak arayabileceği belirtilerek anılan anayasa madde metninde belirtilmiştir. Bu duruma göre davalının hak arama özgürlüğü ile işçinin çatışan kişilik hakları sınırının Hakim tarafından çizilmesi gereklidir. İhbar ve şikâyet hakkının izlediği hedeflerin korunmaya değer bulunması tek başına yeterli değildir. Özellikle başvurulan araçlar bakımından aşırı davranılmaması gerekir. Ağır sonuçları olan suçlara ilişkin şikâyet ve ihbarın yapılmasında bunu yapanın yeterince ciddi ve inandırıcı kanıtlara sahip olması ve hiçbir zaman böyle kanıtlar olmadan uzak ihtimallere göre ihbar ve şikâyet hakkının kullanılmaması gerekir. Elinde şikâyet ve müracaatı destekleyen bir emare bulunmadan durum şikâyetçi tarafından yeterice araştırılmadan şikâyet ve ihbarda bulunulması halinde bu hareket ihbar ve şikâyette bulunan bakımından ağır kusur giderek kötü niyet oluştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.09.2005 gün ve 2005/4-468E, 2005/514K sayılı karaları da bu doğrultudadır.
    Somut olayda 20 yıllık bir işçinin detaylı bir araştırma yapılmaksızın ve özellikle şikâyet konusu olayın geçici görevden döndükten sonra davacılar murisinin çabalarıyla ortaya çıktığı göz ardı edilerek,  hırsızlık gibi suçlamayla iş akdinin feshi ile cezai işlemler için de suç duyurusunda bulunulmasının yasal şikâyet hakkının kullanım sınırları içerisinde kalan bir başvuru olmadığı, ihbar ve şikâyette bulunan bakımından ağır kusur giderek kötü niyet oluşturduğu açık ve seçiktir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın ve özellikle hırsızlık suçlamasının haksız olduğunun kesinleşmiş yargı kararlarıyla belirlenmiş olmasına göre, somut olaya uygun olduğu gibi illiyet ilişkisin de doğru biçimde kuran 31.10 2006 tarihli rapor esas alınmak suretiyle hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında bir karar verilmek gerekirken, dosya kapsamına ve olayın özelliğine uygun düşmeyen, işverenin yasal haklarını kullanmasıyla işçinin ölümü arasında illiyet bulunmadığına giderek işverenin maddi ve manevi tazminattan sorumlu tutulamayacağına dair 13.03.2007 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ. Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz başvurma  harcının istek halinde davacılara iadesine, 03.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi