4. Hukuk Dairesi 2020/1087 E. , 2021/434 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... (Kendi adına asaleten... ve... "e velayeten) vekili Avukat ... Bozkurt tarafından, davalılar ... ve... Makine San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine 14/07/2010 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/04/2014 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davalılardan ... vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davacılar vekili ve davalılardan...Makine San. ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi tarafından istenilmekle, daha önceden belirlenen 10/10/2017 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine 17 Hukuk Dairesinde duruşmalı temyiz eden davalı asil ... geldi. Karşı taraftan davacılar adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın 4. Hukuk Dairesine iş bölümü kararı uyarınca intikalinden sonra görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2) Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
a) Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalılardan şirkete ait olup diğer davalı ... tarafından sevk ve idare edilen aracın karıştığı trafik kazasında...’in vefat ettiğini, müteveffa...’in davacılardan ...’in eşi, diğer davacıların ise babası olduğunu, meydana gelen trafik kazasında tek ve asli kusurlu kişinin davalılardan ... olduğunu, davacıların trafik kazasında vefat eden...’in desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek oluşan maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalılardan ... vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı şirket davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkemece, gerek ceza dosyasında gerekse eldeki davada alınan bilirkişi raporlarına göre davalı ...’ün kazada asli kusurlu olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile müteveffanın ölüm tarihi itibarıyla durumu tespit edilerek destekten yoksun kalma tazminatlarının bilirkişi raporuyla belirlendiği, davacıların babası ve eşi olan müteveffanın ölümü nedeniyle büyük elem ve ızdırap yaşadıklarının mutlak olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamalarında dikkat edilmesi gereken hususlardan biri, dul eşin yeniden evlenme ihtimalinin nazara alınmasıdır. Hesaplama, bilinmeyen dönem için farazi bazı kriterlere göre yapılmakta ise de; evlenme ihtimali belirlemesinde dul eşin hesap tarihi itibari ile evlenip evlenmediği tespit edilebilir bir olgudur. Hükme esas alınan 02/07/2013 tarihli kök rapor ve 05/12/2013 tarihli ek raporda davacı eş ...’in olay tarihinde 34 yaşında ve 18 yaşından küçük iki çocuğu olduğu, yeniden evlenme ihtimaline yönelik AYİM tarafından düzenlenen tabloya göre evlenme ihtimalinin %17 olduğu, 18 yaşından küçük her bir çocuk için %5 indirim yapılması gerektiği, yüksek yargı kararları ve dosyadaki veriler nazara alınarak %10 indirim yapıldığı belirtilmiştir. Ancak ek rapor tarihinde (37) yaşında olan davacı ...’in bu tarihe kadar evlenmediği ve ek rapor tarihi itibarıyla da evlenme ihtimali bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, davacı eş ...’in ek rapor tarihi itibarıyla evlenme ihtimali kalmadığı halde mahkemece, evlenme ihtimalinin varlığı kabul edilerek buna göre düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru değildir. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
b) Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi (TBK m. 56) hükmüne göre, hakimin manevi tazminat adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. 22/06/1996 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Diğer yandan hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olayda; olay tarihi, olayın gelişim şekli, davalılardan ...’ün kazada asli kusurlu olması, davacıların vefat edene yakınlığı ile yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
3) Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
a) Kural olarak çocukların anne ve babalarına bakım ödevi bulunmamaktadır. Ancak, yaşam deneyi kuralları ve olayların olağan akışı içinde çocukların anne ve babalarına destek olacaklarının kabulü gerekir. Anne-baba, ayrıca bir kanıtlama yükümlülüğü altında da bulunmamaktadır. Dosya kapsamında destek...’in anne ve babasının sağ olup olmadığı anlaşılmamaktadır. Hükme esas alınan 02/07/2013 tarihli kök rapor ve 05/12/2013 tarihli ek raporda da bu hususta bir değerlendirme yapılmamış ve desteğin tüm geliri desteğin kendisi, eşi ve çocuklarına paylaştırılmıştır.
Şu durumda; mahkemece davacıların desteği...’in anne ve babasının sağ olup olmadığının araştırılması ve oluşacak sonuca göre pay durumunun tespit edilerek rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken anılan yön gözetilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
b) Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira, asgari geçim indirimi (AGİ), ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücrete dahil edilemez. Hükme esas alınan 02/07/2013 tarihli kök rapor ve 05/12/2013 tarihli ek raporda; gerek aktif dönem gerekse pasif dönem tazminat hesabında bilinen 2013 yılı için bekar ve çocuksuz kişi için uygulanan asgari geçim indirimli asgari ücretin esas alındığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda mahkemece pasif devre hesabında asgari geçim indirimi uygulanmayacağı gözetilerek bu hususta yeniden rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş ve açıklanan nedenle de kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2-a,b) ve (3-a,b) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 03/02/2021 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Değerli çoğunluğun hükmün belirtilen nedenlerle bozulması yönündeki görüşlerine aynen katılmakla birlikte ayrıca; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda davacılar vekili, gerek dava dilekçesinde gerekse ıslah dilekçesinde hükmedilecek tazminatların davalılardan müteselsilen tahsili talebinde bulunmamıştır. Mahkemece talebi aşar şekilde hükmedilen tazminatların davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş olması HMK’nın 26. maddesine aykırı olduğundan, kararın ayrıca bu nedenle de davalılar yararına bozulması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun bu hususa ilişkin temyiz isteminin reddi yönündeki düşüncesine iştirak edilmemiştir. 03/02/2021