Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 23.03.2005-24.06.2005 ile 17.07.2005-03.12.2005 tarihleri arasında geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 23.03.2005-24.06.2005 ve 17.07.2005-03.12.2005 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 02.04.2005,04.08.2005 ve 03.10.2005 tarihlerinde 1004483 nolu davalı işyerinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgelerinin verildiği, 17.06.2005 tarihinde ise 1004780 nolu dava dışı işyerinden işe girişinin bildirildiği,02.04.2005-10.05.2005,04.08.2005-04.08.2005 ve 03.10.2005-01.12.2005 tarihleri arasında davalı işyerinden, 17.06.2005-17.06.2005 ve 24.06.2005-11.07.2005 tarihleri arasında ise dava dışı işyerlerinden tam bildirim yapıldığı anlaşılmaktadır.Davacının 23.03.2005-24.06.2005 tarihleri arasındaki dönem yönünden 17.06.2005 ve 24.06.2005 tarihlerinde dava dışı işyerlerinden işe girişlerinin bulunduğu ve bu dönemde davalı işyerinde giriş çıkış tarihleri arasındaki çalışmaları Kuruma tam bildirildiğinden mahkemece bu dönem yönünden istemin reddine karar verilmesi yerinde ise de davacının 17.07.2005-03.12.2005 tarihleri arasındaki dönem yönünden Kuruma bildirilen süreler dışında davalı işyerindeki çalışmaları ile ilgili yukarıda belirtildiği gibi çalışma olgusu üzerinde yeterince durulmadan bordro tanığı olup olmadığı tesbit edilemeyen tanık beyanlarına dayanılarak yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınarak, davalı işyerine ait dönem bordrolarını getirtmek, davacının 17.07.2005-03.12.2005 tarihleri arasındaki dönem yönünden Kuruma bildirilen süreler dışında davalı işyerinde çalışıp çalışmadığı konusunda davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarından seçilecek kişilerin beyanlarına başvurmak ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesi, 05.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.