20. Hukuk Dairesi 2015/13353 E. , 2016/10971 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayılı hükmün; Dairemizin 20/01/2015 gün ve 2014/8750 E. - 2015/93 K. sayılı kararıyla bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya içindeki tüm belgeler incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 24.08.2011 havale tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi, ... köyünde bulunan 102 ada 1 parsel sayılı taşınmazın müvekkili tarafından 1990 yılında.... isimli kişiden satın alındığı, ancak daha sonra ... Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 02.11.1994 gün ve 1994/38-443 sayılı kararı ile orman tahdidi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline ve taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmesine rağmen hükmün hâlen tapu sicilinde infazının yapılmadığını öne sürerek taşınmazın yeniden müvekkili adına tesciline, aksi takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.- TL tazminatın en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemi ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı İl Müdürlüğüne husumet yönelterek dava açmış, 25.04.2013 havale tarihli dilekçesi ile harcını da yatırarak davasını ıslah etmiş ve tazminat istemini bilirkişi raporları doğrultusunda 394.604,00.- TL artırmıştır.
Davalı idare vekili, çekişmeli taşınmazın hükmen orman olduğunu ve 17.02.2001 tarihli yazı ile tescil için istemde bulunulduğunu, tazminata ilişkin hukukî sorumluluklarının da bulunmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, ... Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 02.11.1994 gün ve 1994/38-443 sayılı kararı ile çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin kararının 22.09.1995 tarihinde kesinleştiği, orman alanlarında kalan taşınmazın zilyetlik yoluyla iktisap edilemeyeceği gerekçesiyle mülkiyet ve tazminata ilişkin davanın reddine karar verilmiş, verilen hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 24.12.2013 gün 2013/8758-12152 E-K. sayılı ilamı ile [“ … dava konusu 102 ada 1 parselin Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 02.11.1994 gün ve 1994/38-443 sayılı kararı ile tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle tesciline karar verildiği, ancak hâlen tapu sicilinde infazının yapılmadığı belirtilerek yeniden adına tescili, aksi takdirde Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca tazminat istemli olarak terditli dava açıldığı, taşınmazın mülkiyetinin Türk Medenî Kanununun 705. maddesi uyarınca kesinleşen mahkeme kararı sonucunda tapu sicilinden önce kazanılması nedeniyle kuru mülkiyeti Hazine, kullanım hakkı Orman Yönetimine geçtiğinden ve tapu sicilinin tutulmasından dolayı Devletin objektif sorumluluğunun bulunduğundan, husumetin Orman Yönetimi ve Hazineye yaygınlaştırılarak taraf teşkili sağlandıktan ve tarafların delilleri toplandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi ...”] gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan ve taraf teşkili sağlandıktan sonra davacının tescil ve tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyizi üzerine Dairemizin 20/01/2015 gün ve 2014/8750 E- 2015/93 K. sayılı ilamı ile ikinci kez ve oyçokluğu ile bozulmuştur.
Davalı Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri karar düzeltme dilekçelerinde; tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği 22.09.1995 tarihi itibarıyla davacının mülkiyet hakkını kaybettiği ve taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği, 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin bu tarihte işlemeye başladığı ve 22.09.2005 tarihinde dolduğu, davanın ise 24.08.2011 tarihinde ve zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı, bu nedenle mahkemenin zamanaşımı nedeniyle davanın reddine ilişkin kararının yerinde olduğu gerekçesiyle karşı oy doğrultusunda bozma ilamının kaldırılarak yerel mahkeme kararının onanmasını talep etmiştir.
Dava, tapu iptal ve tescil, olmazsa Medenî Kanunun 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın tümü ile reddine ilişkin önceki tarihli ilk hüküm Dairemizce; "husumetin Hazineye de yaygınlaştırılması gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra taraf teşkili sağlanmış, davaya dahil edilen Hazine vekilinin süresinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def"inde bulunması üzerine mülkiyete yönelik davanın orman alanlarının zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçesiyle, tazminata yönelik davanın da zamanaşımı süresinden sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Yerel mahkemece verilen bu son hüküm davacı vekilince temyiz edilmiş, Dairemizce yapılan inceleme sonucunda davacı vekilinin tapu iptal ve tescil davasına ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra tazminat davasında verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde özetle “Terkin tarihine kadar davacı tapu maliki olup, zararın da terkin ile gerçekleştiği dikkate alındığında Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Kanunun 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.11.1994 gün ve 1994/38-443 sayılı ilâmının kesinleşmesinden sonra ve tapu sicilinin terkin edildiği tarihten itibaren başlatılması gerektiği, buna göre davada henüz zamanaşımı süresinin işlemeye başlamadığı” gerekçesiyle tazminat davası yönünden verilen hükmün bozulmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Bilindiği üzere TMK"nın 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur" denilerek Devletin objektif sorumluluğu düzenlenmiştir. Devletin bu maddeden kaynaklanan sorumluluğundan söz edilebilmesi için öncelikle bir zararın meydana gelmesi ve bu zararın da tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanması zorunludur. TMK"nın 704. maddesinde açıklanan tapuda kayıtlı taşınmaz mülkiyeti, aynı Kanunun 705. maddesi uyarınca kural olarak tescil ile kazanılır. Bu halde tescil kurucu nitelikte olduğundan yeni malik tescille mülkiyeti kazanırken varsa eski malikin mülkiyet hakkı da terkin veya tapu kaydının iptali ile aynı tarihte sona ermektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise bu genel kuralın ayrık hali (istisnası) açıklanmış ve miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde taşınmaz mülkiyetinin tescilden önce kazanılacağı öngörülmüştür. Kanunda sınırlı olarak sayılan bu ayrık hallerde taşınmaz mülkiyetinin kazanılabilmesi için tescilin (dolayısıyla eski malikin mülkiyet hakkını kaybetmesi için de terkin veya tapu iptalinin) zorunlu olmadığı, taşınmaz mülkiyetinin bu hallerin gerçekleşmesi ile tescil gerekmeksizin kazanılacağı, bu hallerde tescilin kurucu değil açıklayıcı nitelikte olduğu gerek bilimsel öğretide ve gerekse Yargıtay içtihatlarında tartışmasız kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince; dosya içeriğinden davaya konu ... ili, ... ilçesi, ... köyü 102 nolu parselin davacı adına tapuda kayıtlı iken Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucunda ... Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 02.11.1994 gün 1994/38-443 sayılı ilâmı ile tapu kaydının iptaline ve 3402 sayılı Kanunun 22. maddesi uyarınca kesinleşmiş orman tahdidine ilişkin kayıt ve belgelerin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılmasına karar verildiği, bu kararın davalı ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 04.04.1995 gün ve 1995/1251-3973 E.K. sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiği
ve karar düzeltme isteminin reddi ile 22.09.1995 tarihinde kararın kesinleştiği, ancak hükmün infaz edilmediği, tapu sicilinde halen davacının malik olarak göründüğü anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan ve TMK"nın 705. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen özel hüküm gözetildiğinde tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği 22.09.1995 tarihi itibarıyla davaya konu taşınmazın mülkiyetinin el değiştirerek Hazineye geçtiği, davacının mülkiyet hakkını kaybettiği kuşkusuzdur. Bu halde tescil kurucu değil açıklayıcı nitelikte olduğundan hüküm doğrultusunda Hazine adına tescilin yaptırılmaması ancak yeni ve gerçek malik olan Hazinenin taşınmazla ilgili herhangi bir tasarruf işlemi yapmasına engel olur. Bunun dışında mülkiyetin kazanılıp kaybedilmesi yönünden sonuca etkisi bulunmamaktadır.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. (818 sayılı Kanunun 125.) maddesinde yazılı 10 yıllık genel zamanaşımı süresi alacağın muaccel (istenebilir) hale geldiği gün işlemeye başlar ve 10 yıl sonra aynı gün dolar. Somut olayda davacının mülkiyet hakkını mahkeme kararı ile kaybettiği 22.09.1995 tarihi itibarıyla zararın doğduğu ve bu tarihte tazminat alacağının muaccel (istenebilir) hale geldiği gözetildiğinde zamanaşımı süresinin 22.09.2005 tarihinde dolduğu, davanın açıldığı 24.08.2011 tarihi itibariyle 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin fazlasıyla geçtiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca mahkemenin zamanaşımı nedeniyle tazminat davasının da reddine ilişkin kararı yerinde olduğundan hükmün onanması gerekirken maddi yanılgı sonucu bu olgu gözden kaçırılarak hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşıldığından davalı Hazine ve Orman Yönetiminin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile hükmün onanması gerekmiştir.
SONUÇ: 1- Dairenin 20/01/2015 gün ve 2014/8750 E-2015/93 K. sayılı BOZMA KARARININ ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği 22.09.1995 tarihi itibarıyla davaya konu taşınmazın mülkiyetinin el değiştirerek Hazineye geçmiş olmasına ve bu tarih itibarıyla tazminat alacağının muaccel (istenebilir) hale gelmesine, 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin de bu tarihten başlaması gerekmesine, tazminat davasının genel zamanaşımı süresi geçtikten sonra 24.08.2011 tarihinde açılmış olmasına ve davalı Hazinenin de süresinde zamanaşımı def"inde bulunmasına, yerel mahkemece bu olgular gözetilerek tazminat davasının da reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan yerel mahkemenin 21/05/2014 gün ve 2014/59 E- 2014/247 K. sayılı hükmünün ONANMASINA 21/11/2016 gününde oybirliği ile karar verildi.