1. Hukuk Dairesi 2014/15495 E. , 2016/3325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ..."ın kayden malik olduğu 483 parsel sayılı taşınmazda kardeşleri davalılar ve dava dışı diğer kardeşleri ile veraseten iştirak halinde paydaş olduklarını, aralarında yaptıkları taksim sözleşmesi gereği taşınmazın tam ortasında bulunması gereken 6 metre genişliğindeki yolu davalıların kapatarak müdahale ettiklerini ileri sürerek, davalılar tarafından kapatılan yolun taksim anlaşması gereği yeniden açılarak geçit hakkı kurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu yerin yol olarak ayrılmadığını, aralarında taksim sözleşmesi yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava her ne kadar geçit hakkı tesisine ilişkin açılmış ise de niteliği gereği mirasçılar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olduğu, mirasçılardan dava dışı ..."nın taksim sözleşmesinde imzası bulunmadığından sözleşmenin geçersiz olduğu, mirasçılar arasında uzun süreli kullanım oluşmadığı, dava konusu yerde davacının miras payı oranında hakkının bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 483 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ... adına kayıtlı olduğu, kayıt malikinin ölümüyle bu yere dava dışı mirasçılar ile birlikte tarafların irs"en (miras yoluyla) paydaş oldukları, davacının, paydaşlar arasında yapılan taksim anlaşması gereği taşınmaz ortasında bulunması gereken yola davalının müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; taşınmazda irsen paydaş olan tüm maliklerin yukarıda değinildiği anlamda aralarında harici bir taksim olgusunun bulunduğu kanıtlanamadığı gibi, tüm paydaşları bağlayıcı biçimde fiili bir kullanım tarzının gerçekleştiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Davacının, taşınmazda kullandığı yer bulunduğuna ve çaplı taşınmazda belirli bir yeri kullanan paydaşın diğer paydaş aleyhine elatmanın önlenmesi davası açamayacağına, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın giderilmesi davası açarak çözümleyebileceği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir
Davalılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.