Davacı, davalı işveren nezdinde 20.1.1980 - 20.1.1981 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalı işyerinde 20.1.1980-20.1.1981 tarihleri arasında çalıştığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacının davalı işyerinde 20.1.1980-20.1.1981 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmiştir
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalı işyerinden davacı adına düzenlenen 20.1.1980 tarihli işe giriş bildirgesinin 16.2.1981 tarihinde Kuruma verildiği, hizmet cetveline göre bu işyerinden 20.1.1981-31.5.1981 tarihleri arasında geçen 351 günlük çalışmasının kuruma bildirildiği, uyuşmazlık dönemine ait dönem bordrolarına göre davalı işyerinde çalışan iki işçinin bulunduğu anlaşılmaktadır
Somut olayda dinlenen tanıkların yukarıda belirlenmiş şekilde resmi kayıtlara geçmiş ve davacı ile aynı dönem çalışmış komşu işyeri çalışanları olduğunu gösteren kayıtları getirtilmediği gibi davalı işyeri dönem bordrolarında isimleri yer alan tanıklar da dinlenmeden sonuca gidilmiştir.
Yapılacak iş; Kurumdan getirtilen uyuşmazlık konusu döneme ait dönem bordrolarında isimleri yer alan bordro tanıklarını dinlemek, bordro tanıkları beyanlarının yeterli olmadığı durumda, komşu işyeri tanıkları olarak dinlenen tanıkların da komşu işyerlerinde çalıştıklarını gösteren kayıtlarını getirtmek, kayıtlarının bulunmadığı yerde davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek zabıtaca komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlar tesbit edilip beyanlarına başvurmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemenin kabulüne göre de; H.U.M.K 423/6 maddesine göre avukatlık ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır. H.M.U.K 417 maddesinde ise kanunlarda aksine hüküm bulunmayan hallerde yargılama harç ve giderlerinin tümünün davada haksız çıkan tarafa yükleneceği, her iki tarafın kısmen haklı çıkması durumunda ise haklı çıkma oranına göre taraflar arasında paylaştırılacağı açıkça belirtilmiştir. Davada haksız çıkan taraf birden fazla ise mahkemece yargılama giderlerinin ilgilerine göre bu dava arkadaşları arasında paylaştırabileceği gibi H.U.M.K 419 maddesine göre haksız çıkan dava arkadaşlarını yargılama giderlerinden müteselsilen de sorumlu tutabilir. Mahkemece davada haksız çıktığı sonucuna ulaşılan davalı SGK’nun avukatlık ücreti ile birlikte harç dışındaki tüm yargılama giderlerinden sorumlu olmayacağının kabulü hatalı olmuştur
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı kurumun ve davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.3.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.