3. Hukuk Dairesi 2017/11903 E. , 2017/7416 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı aleyhine kaçak su tahakkuku ve fatura alacaklarına ilişkin icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı nedeniyle icra takibinin durduğunu belirterek; icra takibine itirazın iptaline, takibin devamına ve % 40’dan aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin su kullanıldığı iddia edilen taşınmazla ilgisinin bulunmadığını, kiracı veya işgalci sıfatıyla kullanmadığını, iddia edilen yerde koruma, gözetim görevi yaptığını, elemanlarının giysilerinin üzerinde Akdeniz Güvenlik arması bulunması nedeniyle gerçeğe aykırı tutanak tanzim edildiğini, su tüketim miktarının doğru olmadığını, sözleşmede imzalarının bulunmadığını savunarak davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile 3.849,77 TL asıl alacak, 397,47 TL gecikme cezası olmak üzere toplam 4.247,22 TL alacak yönünden itirazın iptaline, takibin devamına, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafından davalı hakkında 30/03/2007 tarihinde kaçak su tutanağı düzenlendiği, daha sonra resen 25/04/2007 tarihinde davacı kurumca yenileme mukavelesi yapıldığı, 5 fatura alacağı yönünden icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmaktadır.
HMK"nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca hakim; çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakim, kendisinin sahip olmadığı özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurur. Bu nedenle, bilirkişinin kendisinden sorulan husus hakkında, özel ve teknik bir bilgiye sahip olması, başka bir deyişle o konuda uzmanlaşmış olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalının tutanak adresinde kaçak su kullandığı belirtilerek, davacı kurumun hesaplamaları aynen tekrar edilmiş, bu haliyle bilirkişi raporunun, dava konusu borcun hangi döneme ilişkin olarak tahakkuk ettirildiği ve bu borcun kaçak tutanağı öncesi yapılan kullanımdan mı yoksa kaçak tutanağı sonrası düzenlenen abonelik sözleşmesinden sonra yapılan kullanımından mı kaynaklandığı konusunda yeterli açıklıkta olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, mahkemece alınan bilirkişi raporu, uyuşmazlığın çözümü açısından yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, hükme esas alınacak nitelikte değildir.
O halde, mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, taraflar arasında resen düzenlenen 25/04/2007 tarihli abonelik sözleşmesi, kaçak tutanağı ve icra takibine konu faturaların dikkate alınması suretiyle, dosyanın uzman mühendis bir bilirkişiye verilmesi, bilirkişiden tarafların tüm delilleri değerlendirilmek sureti ile, dava konusu borcun kapsadığı dönemlerin ve davacı kurumun davalı taraftan isteyebileceği alacak miktarının tüm ferileri ile birlikte, davaya konu tahakkuk dönemleri esas alınarak, tahakkuk dönemlerinde yürürlükte olan tarife ve sözleşme hükümlerine göre hesaplanması konusunda denetime elverişli bir rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.