14. Ceza Dairesi 2013/9643 E. , 2014/335 K.
"İçtihat Metni"
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ... Acı"nın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.06.2012 gün ve 2012/5 Esas, 2012/262 Karar sayılı hükme karşı, dosya kapsamına göre mağdur Ayhan Dökmeci"nin 18.11.2011 tarihli kolluk ifadesine göre kendisini diğer sanıklar ...ve ..."nın zorla arabaya bindirdiklerini, o sırada araçta bulunan sanık ..."ün mağdura yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna iştirak etmediği, mağdurun da kendisini zorla araç içinde tutan kişilerin ... ve ... olduğunu beyan ederek ..."ten yalnızca kendisine hakaret ettiği için şikayetçi olduğu ve daha sonra bu şikayetinden de vazgeçtiği, mağdurun aracın içinde olduğu esnada sanık ..."ün araçtan inerek kızının kaçırılması ile ilgili ifade vermek için polis karakoluna gittiğinin anlaşılması karşısında sanık ..."ün mağdura yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna iştirak etmediği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nın 309. maddesi gereğince bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 19.07.2013 gün ve 47213 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 1. fıkrasında "Hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, kanuni nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir." Anılan Kanunun 217/1. maddesinde "Hakim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir." hükümleri yer almaktadır. Anılan kanunun 309. maddesinde düzenlenen olağanüstü kanun yoluna, hem maddi hem de usul hukukuna ilişkin aykırılıklar yönünden başvurulması olanaklıdır. Ancak hakim veya mahkemenin kanıt değerlendirmesi ya da takdir hakkını kullanmasıyla ilgili olarak bu kanun
yoluna başvurulması olanaksızdır. Aksi takdirde kanıtlarla yüz yüze gelen ilk derece hakimi veya mahkemesine ait bir yetkinin, (5271 sayılı C.Y.Y."nın 217/1. maddesi) onun yerine geçerek Yargıtay tarafından kullanılması sonucu ortaya çıkacaktır. Hakim veya mahkeme topladığı tüm delilleri tartışıp değerlendirerek sanığın eyleminin, suçun öğelerini oluşturduğu vicdani kanaatine ulaşarak mahkûmiyet hükmü kurmuş ise olağanüstü nitelikteki kanun yararına bozma yoluyla dosyadaki kanıtların yeniden değerlendirilip tartışılması olanaksızdır. Y.C.G.K.nun 25.10.1993 tarih ve 260-281 sayılı, 18.02.1991 tarih ve 10-45 sayılı, 10.12.1990 tarih ve 305-328 sayılı, 12.06.1989 tarih ve 169-231 sayılı, 25.04.1988 tarih ve 94-171 sayılı, 28.04.1986 tarih ve 35-278 sayılı Kararlarıyla Yargıtay özel dairelerince verilen çok sayıda kararda da tutarlı bir biçimde bu düşünce benimsenip uygulanmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu kanun yolunun olağanüstü bir kanun yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, kanun yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz kanun yolundan farklı olarak kanun yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İncelenen dosyada, sanık ..."ün kızı ... ile mağdur ..."ın oğlu Ümit arasında duygusal ilişki bulunduğu ve evlenmek istedikleri ancak sanık ..."ün bu duruma karşı çıktığı, 18.11.2011 tarihinde saat 14:00 sıralarında Galib"e ile Ümit"in rızayla kaçtıkları, daha sonra bu durumu öğrenen sanık ..."ün durumu sanık olarak yargılanıp hakkındaki mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşen kardeşi Sait"e bildirdiği ve Sait"in kullandığı ve sanık olarak yargılanıp haklarındaki mahkûmiyet hükümleri Dairemizin 15.03.2013 gün, 2013/1388 Esas, 2013/2769 Karar sayılı onama ilamıyla kesinleşen Mehmet ve Galip de bulunduğu araç ile mağdurun iş yerine kızının yerini öğrenmek amacıyla gittikleri, Mehmet ve Galip"in araçtan inerek mağduru dışarı çağırdıkları, mağdur yanlarına gittiğinde kollarından tutarak zorla araca bindirdikleri ve bir süre Ümit ile Galibe"nin yerlerini öğrenmek amacıyla mağduru zorla araçta tutarak dolaştırdıkları, daha sonra sanık ..."ün kızının kaçırılması olayı ile ilgili ifade vermek için karakola gitmek için araçtan indiği şeklinde gelişen olayda sanık..."ün kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemine TCK.nın 37. maddesi anlamında asli fail olarak iştirak ettiği gerekçesiyle mahkûmiyet kararı verildiği ve bu kararın usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde süresinde temyiz edilmeksizin hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.
Kanun yararına bozma isteğinin kabulü durumunda dosyadaki delillerin yeniden tartışılıp değerlendirilmesi zorunluluğuyla karşılaşılacaktır. Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozmada bu nitelikte bir değerlendirme yapmanın hukuka ve belirtilen içtihatlara uygun olmadığı açıktır. Bu nedenle kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görülmediğinden talebin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.