3. Hukuk Dairesi 2016/17430 E. , 2017/7524 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE)MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki nafaka arttırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların boşandıklarını, müşterek çocuk Beyzanur için 150,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, kararın üzerinden dört yıl geçtiğini, ekonomik koşullar ve müşterek çocuğun ihtiyaçlarının artmış olması sebebi ile nafakanın yetersiz kaldığını, yaklaşık iki yıldır Beyzanur"un Bruseloz Gulyanbare sendromu nedeni ile Ankara Hacettepe Üniversitesinde her ay tedavi gördüğünü, tedavi için Ankara iline gidiş, geliş ve tedavi için aylık ortalama 2000 TL müvekkili tarafından harcama yapıldığını, çocuğun 8. Sınıf öğrencisi olması sebebi ile destek eğitim için dershaneye gittiğini ve aylık 1.750 TL ödeme yapıldığını, davacının kızının hastalığı ve okulu nedeni ile çalışamadığını, kızıyla beraber ailesiyle birlikte yaşadığını, hiç bir gelirinin olmadığını, boşanma davasında bu hususta karar verilmemiş olsa da aylık 750 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesini ve müşterek çocuğa hükmedilen 150 TL iştirak nafakasının 1.000 TL"ye yükseltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; boşanmadan sonra evlendiğini, okuyan çocuklarının olduğunu, aylık maaşının 1.200 TL olduğunu, 700 TL kira ödediğini, 150 TL küçüğün servis gideri olduğunu, kıt kanaat geçindiğini, yoksulluk nafakasını boşanma kararının kesinleşmeden itibaren bir yıl içinde açmadığını, hak düşürücü sürenin dolduğunu, nafaka taleplerinin fahiş olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının yoksulluk nafakası talebinin reddine; iştirak nafakasına ilişkin davasının kısmen kabulü ile, Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/210 Esas 2011/130 Karar sayılı ilamı ile tarafların müşterek çocukları için hüküm altına alınan aylık 150 TL’lik iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren başlamak üzere aylık 125 TL artırılarak 275 TL"ye yükseltilmesine, bu şekilde davalıdan alınarak küçüğe velayeten davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Dava, iştirak nafakasının artırılması istemine ilişkindir.
TMK."nın 182/2. maddesinde; Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.
Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkânları ölçüsünde müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları göz önünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.
Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi, sağlık durumu ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.
Tarafların gerçekleşen sosyo-ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve müşterek çocuğun yaşı, eğitimi, sağlık durumu ve ihtiyaçları gözetildiğinde; yerel mahkemece müşterek çocuk için takdir edilen iştirak nafakası miktarı az olup, hakkaniyete uygun bulunmamıştır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; müşterek çocuğun yaşı, eğitimi, sağlık durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, TMK"nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun bir nafakaya hükmetmek olmalıdır. Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.