1. Hukuk Dairesi 2014/12959 E. , 2016/3736 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.03.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ..."ın 22 ada 21 parselin geldisi olan 22 ada 2 parsel sayılı taşınmazını davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, murisin paraya ihtiyacı olduğunu, satış bedelini ödediğini, komşu parseller ile tevhit yapılarak üzerine bina inşaa ettiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların iddialarını kanıtlayamadıkları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ..."nın maliki olduğu iki katlı kargir ev ve arsa niteliğinde 60 m² yüzölçümündeki 22 ada 2 parsel sayılı taşınmazını 15.10.1986 tarihli resmi akit ile davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalının kendisine ait 22 ada 19 ve 20 sayılı parseller ile muristen gelen 22 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 25.3.1994 tarihinde tevhit edilip 22 ada 21 parsel olarak davalı adına sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakan ..."in 28.9.2005 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızları ile davalı oğlunun kaldığı, tevhit öncesi 22 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı binanın üst katında murisin oturduğu, alt katındaki dükkanı ise kiraya vermek suretiyle kullandığı, taşınmazı satmasını gerektirir bir neden bulunmadığı, tevhit işlemlerinden sonra yeni parsel üzerine yapılan binanın bir dairesinde murisin ölünceye kadar yaşadığı, diğer dairelerin kira gelirinide aldığı tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Öyle ise, anılan bu olgular, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın gerçek iradesinin davalı oğluna mal kaçırma amaçlı temlik olduğu kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, davalının kendisine ait payları ile muristen gelen payların hesaplanması ve belirlenecek orana göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacılarn temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerdan ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 29.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.