1. Hukuk Dairesi 2019/1225 E. , 2021/898 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karara karşı davacının istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.02.2021 Perşembe günü saat 09.30"da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’ın 6046 ada 2 parseldeki 8 nolu bağımsız bölümü davalı eşi ...’ye, 5381 ada 3 parseldeki 5 nolu bağımsız bölümü de davalı kızı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, kanser hastası olan mirasbırakanın tedavi masraflarının ve ihtiyaçlarının davalı ...’nin babasından kalan miras mallarıyla karşıladığını, ayrıca davalı ...’nin mirasbırakana en iyi şekilde baktığını, bu nedenle dava konusu 8 nolu bağımsız bölümün davalı ...’ye devredildiğini, mirasbırakanın paraya ihtiyacı olduğu dönemde diğer dava konusu 5 nolu bağımsız bölümü de davalı kızı ...’e bedeli karşılığında sattığını, mirasbırakanın davacı oğluna da devamlı olarak maddi yardımda bulunduğunu, davacının kredi borçlarını ödediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, temliklerin bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf talebinin kabulü ile hükmün ortadan kaldırılmasına ve temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1939 doğumlu mirasbırakan ...’ın 08.04.2015 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı oğlu Serhat ile davalı eşi ... ve davalı kızı ...’in kaldığı, mirasbırakanın maliki olduğu 6046 ada 2 parseldeki 8 nolu bağımsız bölümü 04.09.2008 tarihinde davalı eşi ...’ye, 5381 ada 3 parseldeki 5 nolu bağımsız bölümü ise 19.10.2012 tarihinde davalı kızı ...’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK"nun 190. maddesi ile 4721 sayılı TMK"nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, dinlenen tanık beyanlarında temliklerin mal kaçırma amacıyla yapıldığına dair olguların bulunmadığı, yukarıda değinilen ilkeler ve dosya içeriğinden muvazaa iddiasının davacı tarafından kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.