Davacı 25.4.1983-22.3.1985 tarihleri arası 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, 25.04.1983-22.03.1985 tarihleri arasıda davacının 1479 sayılı yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının vergi kaydının bulunmadığı 25.04.1983-22.03.1985 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasa"nın 24. ve 25. maddeleri, Bağ-Kur"luluk koşulları ile kimlerin bu Yasa kapsamında olduklarını ve Bağ-Kur"luluk statüsüne karine sayılacak olguları açıkça belirlemiş bulunmaktadır. Bu arada sözü geçen maddeler, tesbiti istenilen dönemde iki kez değişikliğe uğramış ve yasal karineler yönünden farklı kurallar öngörülmüştür. Ne varki bir kimsenin Bağ¬Kur"lu sayılabilmesi yönünden ön koşul veya temel ilke, Yasa"nın kabulünden bugüne kadar varlığını sürdürmektedir. Anılan Yasa"nın 24. maddesinin ilk fıkrasında yer alan esas ilkeye göre, Bağ-Kur"luluk statüsüne girebilmesi için bir kimsenin, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışmasının varlığı gerekir.
Belirtilen ana koşulun gerçekleşmesinden sonra, ancak, Yasa"nın öngördüğü diğer unsurların bulunması halinde, zorunlu ve yasal statü kendiliğinden oluşur.
20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş vergiden muaf olanların da Kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, 22.3 .1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya Kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.
Somut olayda, davacı 26.07.1997 tarihinde Kuruma verdiği giriş bildirgesi nedeni ile 20.4.1982 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiştir. Daha sonra vergi kaydı bulunmadığı için 25.03. i 983-22.03.1985 tarihleri arasındaki Bağ-kur sigortalılığı 07.02.1997 tarihinde iptal edilmiştir. Davacının 25.03.1983-22.03.1985 tarihleri arasında vergi kaydı ile esnaf ve sanatkar sicil kaydı bulunmadığı, 15.3.1978 tarihinden itibaren devam eden Serinyol Şöförler ve Otomobilciler Odasındaki kaydı bulunduğu görülmektedir. Bu durumda, uyuşmazlık konusu dönemde, davacının vergi kaydı, esnaf ve sanatkar sicil kaydı bulunmadığı ortadadır. Ayrıca, uyuşmazlık konusu dönemde isteğe bağlı sigortalı olabilmek için Kuruma tescil talebinde bulunmadığı gibi, 25.03.1983-22.03.1985 tarihleri arasındaki döneme ait prim borçlarını kururnca iptal işleminin yapıldığı 07.02.1997 tarihinden önce ödeyip edemediği de dosya kapsamından açıkça anlaşılmamaktadır.
Bu nedenle 25.03.1983-22.03.1985 tarihleri arasında vergi kaydı bulunmayan davacının Esnaf ve Sanatkar Sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarında üye kaydı da bulunmadığından 1479 sayılı Yasa"nın 25/b maddesine göre de sigortalı sayılması mümkün değildir.
Ancak, davacının önceden Bağ-Kur"a tescili bulunduğundan, Kururnca hiçbir araştırma yapılmaksızın 25.03.1983-22.03.1985 tarihleri arasında davacı zorunlu sigortalı sayılarak prim borçlarının tahsil edildikten sonra kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayıp, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi halinde işlemin iyi niyetten uzak olduğu kabul edilerek, Sosyal Güvenlik Hukuku ilkeleri ve Medeni Kanunu"nun 2. maddesinin uygulanmasının zorunlu bir sonucu olarak primi alınan süreler bakımından zorunlu sigortalı kabul edilebilir (Yargıtay H.G.K."nun 01.10.1997 gün, 1997/10-578 E., 1997/758 K. sayı lı kararı)
Mahkemece yapılacak iş davacının 25.03.1983-22.03.1985 tarihleri arasındaki prim borçlarının davalı kuruca tahsil edilip edilmediğini araştırmak ve pirim borçlarının tahsil edilmiş olduğunun anlaşılması halinde Medine Kanun 2. Maddesi de gözetilerek şimdiki gibi kabul kararı vermek, aksi halde davanın reddine karar vermekten ibarettir
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum"un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.