1. Hukuk Dairesi 2015/10432 E. , 2016/3880 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar dahili davacılar vekili ile davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacılar, davalı ile paydaş oldukları davaya konu 10 parça taşınmazı davalının kullandığını, paylarına karşılık kullandıkları bölümlerin bulunmadığını, paylarının teslimi hususunda davalıya noter kanalı ile ihtarname keşide ettikleri halde sonuç alamadıklarını, davalının verdiği cevapta herkesin hakkını verdiğini iddia ettiğini ileri sürerek, paylarına vaki elatmanın önlenmesine ve 5 yıllık şimdilik 115.000,00.-TL ecrimisilin her yılın ilk ayından itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacı ... "in ölmesi üzerine mirasçıları davayı devam ettirmişlerdir.
Davalı, dava konusu yerlerin miras bırakan babasından intikal ettiğini, tüm taşınmazları mirasçılarına hak ve hisseleri oranında dağıttığını, davacılara da paylarına karşılık dava dışı bir kısım taşınmazların verildiğini ve verilen yerleri onların tasarruf ettiğini, talep edilen ecrimisilin de fahiş olduğunu, kaldı ki bazı taşınmazlardaki davacı paylarını onların eşleri ve akrabalarının kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, elatmanın önlenmesi davasının kişiye sıkı sıkıya bağlı hakka dayalı dava olması ve davacı ..."nün yargılama sırasında ölmesi sebebi ile bu davacı yönünden elatmanın önlenmesi davası hakkında karar verilmesine yerolmadığına, diğer davacılar bakımından ise; çekişmeye konu taşınmazların davalının kullanımında olduğu, davacıların herhangi bir yer kullanmadıkları, elatma ve ecrimisil davasının yasal şartlarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; davaya konu taşınmazlarda tarafların dava dışı kişilerle birlikte paydaş oldukları sabittir.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay"ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; davalı taraf, çekişme konusu taşınmazlar ile davacılarla paydaş oldukları dava dışı taşınmazların uzun yıllar önce aileler arasında paylaşıldığını, her ailenin kendisine isabet eden yeri kullandığını, dava konusu taşınmazlara karşılık davacıların da, paydaş oldukları dava dışı bir kısım parselleri kullandıklarını, öte yandan davaya konu bir kısım taşınmazlardaki davacıların paylarını da onların eşlerinin ve akrabalarının kullandığını savunduğu ve bu konuda dava dışı bir kısım taşınmazların ada ve parsel numaralarını bildirdiği halde, mahkemece, davalının bu savunması üzerinde durularak, taraflar arasında belirtildiği şekilde bir kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı, çekişmeye konu yerleri davacının tasarruf etmesine karşılık, davalının savunmasında bildirdiği taşınmazları davalıların kullanıp kullanmadığı, öte yandan, dava konusu taşınmazlardaki davacıların paylarının, davacıların rızası ile eş veya herhangi bir akrabalarının tasarruf edip etmediği araştırılmış değildir.
Hâl böyle olunca; öncelikle dava konusu taşınmazlara karşılık davacıların kullandığı ileri sürülen ve davalı tarafça ada ve parsel numaraları bildirilen dava dışı taşınmazların tedavüllü tapu kayıtlarının evrak arasına alınması, ondan sonra dava konusu taşınmazlar ile davacıların kullandığı iddia edilen taşınmazlar başında konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak, taraflar arasında tüm paydaşları kapsar biçimde fiili kullanma biçimi veya harici taksim olgusu bulunup-bulunmadığı, özellikle davalı tarafça ileri sürüldüğü gibi parsel bazında paylaşımın mevcut olup olmadığı, öte yandan; dava konusu taşınmazlarda davacıların paylarını onlara teban herhangi bir akrabalarının kullanıp kullanmadığı hususlarında mahalli bilirkişiler ile tarafların gösterdikleri tanıkların etraflıca beyanlarının alınması, fiili kullanma biçimi veya harici taksim oluşmuş ise kimin hangi yeri ne şekilde kullandığının, fiili kullanma biçimi bozulmuş ise hangi tarihte bozulduğunun şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanarak, ihtar tarihine kadar bozulmamış ise ihtarla taksim olgusunun bozulacağı üzerinde durularak, yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda bilirkişilerden rapor alınması, toplanacak delillerin, toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabul tarzı itibariyle de; davacılardan yargılama sırasında ölmüş ise de, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 55. maddesi hükmü uyarınca mirasçılarının davayı devam ettirdikleri, Türk Medeni Kanunu"nun 590. maddesi hükmü gereğince de anılan davacının ölümü ile terekesinin ve terekesi içerisinde yeralan dava konusu taşınmazlardaki paylarının mirasçılarına intikal ettiği, elatma davasının, niteliği itibariyle ölüm ile mirasçılara intikal edebilen davalardan olduğu halde, yanılgılı değerlendirme ile; ""...Meni müdahale davasının şahsa sıkı sıkıya bağlı bir dava olması nedeniyle ... tarafından açılan meni müdahale davası yönünden karar verilmesine yer olmadığına"" şeklinde karar verilmiş olması doğru değildir.
Dahili davacılar vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.