Davacı, 19.11.1987 - 24.8.2006 tarihleri arasında SSK"lı süreler dışlanmak suretiyle esnaf Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 19.11.1987 tarihinden itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi zorunlu sigortalılığı ile çakışan süreler dışında 1479 sayılı Yasa kapsamında esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile davacının 19.11.1987 tarihi ile dava tarihi olan 24.08.2006 tarihleri arasında; 1996/1. döneminden 3 gün, 1996/2. döneminden 54 gün, 1996/3. döneminden 101 gün, 2003/3. döneminden 15 gün, 2004/9. aydan 10 gün olmak üzere toplam 183 günlük zorunlu Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi sigortalılık süresi hariç, kalan sürede 1479 sayılı Yasa’ya tabi esnaf Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tesbitine karar verilmiştir.
Davacı, 21.01.1988 tarihli giriş bildirgesine istinaden vergi kaydı nedeniyle 19.11.1987 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa’ya göre esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiştir. Davacının 19.11.1987-31.12.1990 ve 01.01.1991-31.12.1995 tarihleri arasında sebzecilik faaliyetinden dolayı vergi kaydı, 14.05.1991-28.02.2005 tarihleri arasında esnaf ve sanatkar sicil kaydı ile 26.03.1991-28.02.2005 tarihleri arasında Yerköy Bakkallar Sebzeciler ve Tuhafiyeciler Odası kaydı mevcuttur. Ayrıca, davacının 15.04.1996-27.12.1996 tarihleri arasında 158 gün, 17.11.2000-01.12.2000 tarihleri arasında 15 gün ve 01.09.2004-10.09.2004 tarihleri arasında 10 gün Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi zorunlu sigortalılığı bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, verilecek kararın Sosyal Sigortalar Kurumu’nun da hak alanını doğrudan etkilediği açıktır. Bu bakımdan, Sosyal Sigortalar Kurumu’na davanın yöntemince yöneltilmesi, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun ileri süreceği delillerin toplanması, dosyadaki mevcut delillerle birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği ortadadır. Oysa, yargılamanın Bağ-Kur’un huzuru ile sürdürüldüğü ve sonuçlandırıldığı açıktır.
Kabule göre de, “çatışan sigortalılık sorununu” gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp, sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır.
Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Nitekim, 506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin I.(F) bendinde “kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” (K) bendinde ise, “herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24. maddesinin I. ve II. fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 sayılı ile 22.06.2005 gün ve E:2005/21-370, K:2005/402 sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları da bu doğrultudadır.). Bu nedenlerden dolayı, davacının 19.11.1987 tarihinde başlayıp kesintisiz devam eden Bağ-Kur zorunlu sigortalılığına geçerlilik tanınarak, Bağ-Kur sigortalılığı ile çakışan zorunlu Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi sigortalılığının iptaline karar verilmesi gerekirken, mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan, davacının esnaf ve sanatkarlar sicil kaydı ile oda kaydı 28.02.2005 tarihinde sona ermesine ve kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olan belge ve kayıtların davacı adına bulunmamasına rağmen, davacının 28.02.2005 tarihi ile dava tarihi olan 24.08.2006 tarihi arasında da Bağ-Kur sigortalısı sayılması isabetsizdir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.