8. Hukuk Dairesi 2018/15823 E. , 2019/647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı alacaklı vekili, ... İcra Müdürlüğünün 2013/3868 sayılı Takip dosyasında dava konusu 12.06.2014 ve 17.06.2014 tarihli hacizlerde üçüncü kişi vekilinin haksız olarak istihkak iddiasında bulunduğunu, takibe konu borcun doğum tarihinden sonra danışıklı iş yeri devri yapıldığını, yaklaşık. 8.000.000,00.-TL değerinde emtianın bir gün içinde satılmasının bu durumu gösterdiğini, devralan üçüncü kişinin de işletmenin borçlarından sorumlu olduğunu belirterek davanın kabulü ile istihkak iddiasının reddine ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı üçüncü kişi vekili, üçüncü kişinin takip borçlusuna ait 7.396.518,00.-TL emtiayı bedelini ödeyerek satın aldığını, muvazaalı devir yapılmadığını, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre; icra takibine dayanak borcun doğum tarihinden sonra 01.11.2012 tarihli satış sözleşmesinin düzenlendiği, buna göre borçlunun aynı tarihli faturalar kapsamında 24 adet şubesini içindeki eşyalar ve patent hakları ile birlikte toplam 7.396.518,00.-TL bedel karşılığında üçüncü kişiye devrettiği, borçlu veya üçüncü kişi şirket tarafından iş bu devre ilişkin olarak 6098 sayılı Yasanın 202. maddesi hükmü gereğince ticaret sicil gazetesinde yapılmış herhangi bir ilanın bulunmadığı; ayrıca, haciz yapılan adresin borçlunun fiilen merkez olarak kullandığı adres olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nin 99. vd. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.
Ayrıca; İİK"nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK 337/a) Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.
Davaya konu hacizlerin üçüncü kişinin kiracı olarak bulunduğu adreste üçüncü kişinin çalışanı ve vekili huzurunda yapıldığı, haciz sırasında borçlu hazır olmadığı gibi, borçluya ait evrak da bulunmadığı nazara alındığında İİK"nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin 3. kişi yararına olduğunun kabulü gerekir. Dosya kapsamına göre, temyize konu olayda, davacı 3. kişi ile borçlu arasında danışıklı işlem olduğu davalı alacaklı tarafından iddia edilmesine rağmen, muvazaa iddiasını ispatlayamamıştır. Zira, borçlu şirket ile 3. kişi şirket arasında aynı iş kolunda ticari faaliyette bulunmaları dışında herhangi bir bağ bulunmamaktadır. Bundan ayrı, taraflar arasındaki devir işlemi borcun doğumundan ve takip tarihinden önce olup, Dairemizce incelenen 2014/7880 esas ve 2013/23391 esas sayılı dava dosyaları içerisinde bulunan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporlarına göre borçlu ve üçüncü kişi arasında bu devre ilişkin olarak düzenlenen 01.11.2012 tarihli satış sözleşmesine göre borçlunun aynı tarihli faturalar kapsamında 24 adet şubesini içindeki eşyalar ve patent hakları ile birlikte toplam 7.396.518,00.-TL bedel karşılığında üçüncü kişiye devrettiği, ödemelerin yapıldığı, üçüncü kişinin borçlu şirkete hiç borcunun kalmadığı ve yapılan ödemelere ilişkin faturaların ticari kayıtlarda yer aldığı da sabittir. Buna göre, taraflar arasındaki devrin muvazaalı olduğu alacaklı tarafından ispatlanamamıştır
O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, davanın reddi yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile davanın kabulüne yönelik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü temyiz eden davalı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366 ve HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine. 22.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.