20. Hukuk Dairesi 2015/6629 E. , 2016/2928 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi katılan Hazine ve davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Yaylacık köyü, 211 ada 2 ve 3 parsel sayılı sırasıyla 5635,12 m² ve 9379,61 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, belgesizden fıstık çamı niteliği ile davalı ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi, dava konusu parsellerin kısmen kesinleşen orman sınırları içinde kaldıkları iddiasıyla dava açmış; 26.05.2011 günlü ıslah dilekçesiyle çekişmeli yerlerin orman içi açıklığı niteliğinde bulunduğunu belirterek orman niteliğiyle Hazine adına tescilini istemiştir.
Mahkemece; çekişmeli yerlerin orman içi açıklığı niteliğinde bulundukları gerekçesiyle davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazların tesbitlerinin iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescillerine, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü yönünden davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen karar, davalı ... tarafından temyiz edilmekle, .... Hukuk Dairesinin 03/10/2012 tarih ve 2012/9004 E. -11125 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Uzman orman bilirkişisi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada dava konusu taşınmazların orman tahdidi dışında kalan yerlerden oldukları, üzerlerinde 20 - 25 yaşlarında kapama fıstık çamı bulunduğunun açıklandığı, bu durumda çekişmeli taşınmazların eylemli orman sayılan yerlerden olmadıkları, dava konusu parsellerin 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde bulunup bulunmadıklarının Hazine tarafından açılacak davada değerlendirileceği anlaşılmakla mahkemece, Orman Yönetimi tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu gibi hüküm kurulmasının usûl ve kanuna aykırı olduğu"na değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra Hazine vekili tarafından davaya katılma talebinde bulunulmuş, Hazinenin katılma talebi red edildikten sonra, davanın reddine; dava konusu 211 ada 2 ve 3 sayılı parsellerin tesbit gibi tapuya tesciline, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; müdahillik talep eden Hazine vekili ve davacı ... Yönetimi vekili tarafından hüküm temyiz edilmekle, .... Hukuk Dairesinin 11/02/2014 tarih ve 2013/9961 E. - 2014/1671 K. sayılı kararı ile;
” 1) Davacı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazları yönünden;
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazların orman tahdidi dışında kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı ... Yönetimi vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Müdahillik talep eden Hazine vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriğinden, yargılamanın devamı sırasında, Hazine tarafından dosyaya 10/05/2013 tarihinde dava konusu yerlerin orman içi açıklık olduğundan bahisle müdahale dilekçesi verildiği, 19/07/2013 tarihli celsede Hazinenin ayrı bir dava açması gerektiğinden müdahilliğinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa ki; eldeki dava, orman iddiasıyla Orman Yönetimi tarafından süresinde açılan kadastro tesbitine itiraz davasıdır. Askı ilân süresi içinde ilgili parseller hakkında dava açılması halinde tutanaklar davalı hale gelir ve kesinleşmez, dava devam ederken 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26/D maddesi gereğince davaya müdahil olarak katılınabileceği öngörüldüğünden, Hazinenin usulünce yaptığı müdahillik talebinin kabulüne karar verilip, delilleri toplanıp iddia ve talepleri doğrultusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, mahkemenin, Hazinenin ayrı bir dava açması gerektiğinden müdahilliğinin reddine karar vermesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacı ... Yönetiminin açmış olduğu dava kesinleşmekle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Asli müdahil Hazinenin açmış olduğu davanın kabulü ile,
... ili, ... ilçesi, ... köyü, ...Alan mevkii 211 ada 2 ve 211 ada 3 parsel sayılı taşınmazların davalı ... adına yapılan tespitin iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm katılan Hazine ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1968 yılında kesinleşen orman tahdidi ile 1979 ve 1989 yıllarında yapılan 2. madde ve 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, davanın kabulü yolunda hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, 19.01.2011 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A ve 17. maddeleri ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hükmün 6. paragrafının kaldırılarak; bunun yerine, “6099 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 09/03/2016 günü oy birliğiyle karar verildi.