1. Ceza Dairesi 2014/2540 E. , 2014/4935 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜM : Beraatine
TÜRK MİLLETİ ADINA
Elde edilen delillere göre; CMK"nun 223/2-e maddesi uyarınca, mahkumiyete yeter nitelik ve derecede olmadığı kabul ve takdir kılınmış olduğundan Cumhuriyet Savcısının, katılanın sübuta yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi (ONANMASINA), 04/11/2014 gününde Daire Başkanı ... ve üye ..."in sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği yönündeki karşı oyu ile oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Müşteki ...; Emniyete başvurarak babası ...’ın 03.03.2008 tarihînde evden ayrıldığını, kendisinden haber alamadıklarını bildirmiş, 26.03.2008 günü alınan ihbar sonucu İstanbul... Barajı mevkiinde ormanlık alan içerisinde çuvala konulmuş olarak bulunan cesedin maktule ait olduğu, anlaşılmıştır.
Dosyada bulunan 01.05.2008 tarihli araştırma tutanağı, 28.04.2008 tarihli araştırma tutanağı ve aynı tarihli tespit tutanakları, bu tutanakları doğrulayan sanık ... (...)’un beyanı, tanık ...’in beyanı, bilirkişi ... "ın
16.06.2010 tarihli rapor ve krokileri ile tüm dosya kapsamına göre; sanık ...’in, annesi ... adına kayıtlı ... nolu hat ile, maktül ...’ın ... nolu hattına ait telefonlar arasında, maktülün kaybolduğu 03.03.2008 günü saat 08.20’den 09.16’ya kadar 11 kez görüşüldüğü,
Yine bilirkişi raporuna göre, bu görüşmeler sırasında maktülün, sanığın telefonunun sinyal aldığı baz istasyonuna doğru hareket halinde olduğu, tarafların görüşmesinin aynı baz istasyonuna yakın yerde olduğunun tespit olunduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, maktülün kaybolduğu gün, en son olarak 03.03.2008 günü sabahı 56 dakikalık süre içerisinde sanıkla 11 kez görüştükleri, bîr yandan da birbirlerine doğru hareket halinde oldukları ve bu suretle buluştukları hususunda şüphe ve tereddüt bulunmamaktadır. Sanık, maddi ve fiziki delillerle tespit olunan bu durumu açıklayamamakta ve maktülü tanımadığını, beyan etmektedir.
Yine her ne kadar sanık, maktülü tanımadığını beyan etmekte ise de, bilirkişi... tarafından hazırlanan 16.06.2010 tarihli rapor ve ekindeki krokiye göre, iletişimin tespiti kayıtları incelendiğinde, sanık ...’in kullandığı ... nolu telefon ile maktul ...’ın cep telefonu arasında 12.02.2008 tarihinden, 04.03.2008 tarihine kadar 75 kez karşılıklı mesajlaştıkları, anlaşılmaktadır.
Jandarma tarafından tutulan 03.05.2008 tarihli araştırma tutanağı ve ekindeki telefon görüşme tutanaklarına göre, ... nolu hattın sanık ... tarafından, babası ...’in kimlik fotokopisi verilerek alındığı anlaşılmıştır.
Maktüle ait cep telefonunu, maktülün kaybolduğu günün öğlen saatlerinde ...’a ait ... İletişim isimli işyerine satıldığı, ertesi gün yine sanık ...’in cep telefonunun maktüle ait cep telefonuna takılarak kullanılmış olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Sanık müdafii bu durumun, sanığın bu cep telefonunun satın almak istemiş olabileceğinden denemek amaçlı inceleme olabileceğini belirtmiştir.
Olay tarihinden sonra sanığa ait cep telefonlarının dinlenilmesi kararı alınmış, ancak sanığın yukarıda belirtilen cep telefonları ile bir daha görüşme yapmadığı anlaşılmıştır.
Sanık, uzun aramalardan sonra 30.10.2008 günü Sivas ilinde ...mine düzenlenmiş sahte kimlik ile yakalanmıştır.
Sanık müdafii savunmasında, kullanımında olan telefonun sanık tarafından kaybedilmiş olabileceği, ölmeden önce bu telefonu bulanların maktülle görüşmüş olabileceği belirtilmiş ise de, sanığın cep telefonunu ve sim kartını kaybettiğine dair hiçbir başvurusunun olmadığı, maktüle ait cep telefonunun maktülün kaybolduğu günün ertesi günü yine kendisinin babasının kimliğini kullanarak aldığını kabul ettiği ve kullanımındaki, ... hattın maktülün telefonuna takılarak kullanıldığının belirlenmiş olması, olaydan önceki tarihlerde de maktül ile sanığın aynı cep telefonları ile 75 kez karşılıklı mesaj alışverişinde bulunmaları karşısında bu savunmanın gerçek
olmadığı, maktüle ait cep telefonunu satın alan ...’ın uygulama gereği telefonu satan kişinin kimlik fotokopisini veya kimlik bilgilerini alması gerektiği halde almamış olması karşısında, ... ve eşinin, sanığı koruma amacını güttükleri sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, maktülün cesedinin bulunduğu tarihte, sanığın kimlik tespitinde verdiği telefon numarasının, maktülün kaybolmasının ertesi gün maktülün telefonuna takılan telefon hattı olduğu anlaşılmıştır. Sanık da açıkça, bu telefon hattının kendisine ait olduğunu belirtmiş, adres olarak ... Mahallesi ... Sokak No: 11/10 ... İstanbul adresini bildirmiş ve olayın ardından bu evi terk etmiştir.
Jandarma tarafından tutulan 22.05.2008 tarihli tutanakta, sanık ...’in sürekli telefon numarası değiştirdiği, ikamet ettiği yerleri sürekli yanlış beyan ederek terk ettiğinin tespit edildiği, bildirilmiştir.
Jandarma tarafından tutulan 06.08.2008 tarihli tutanakta; sanığın... isimli kişiye kendisini ... olarak tanıttığı, ...’ın sanığa ait telefon numarasını aldığı,...’tan alınan telefon bilgilerine göre sanık ...’e ulaşıldığı, sanığın Jandarma görevlilerine önce kendisini ... olarak tanıttığı, daha sonra... olduğunu kabul ettiği, belirtilmiştir.
Yine jandarma tarafından tutulan 01.05.2008 tarihli tutanakta; sanığın annesi ... adına kayıtlı olup sanığın kullanımındaki ... nolu telefonun görüşme dokümanlarında bulunan... nolu telefon arandığında, telefonu kullanan şahsın ... olduğu, ... nolu telefonu kullanan bayanı arkadaşlık hattı üzerinden tanıdığını, bu kişinin kendisini eşinden boşanmış ... olarak tanıttığını, bayanın kendisine fotoğrafını da gönderdiğini beyan etmiş, ..., kendisini ... olarak tanıtan bayanın fotoğrafını jandarmaya göndermiş; jandarmadaki kimlik fotokopisine göre ...’in gönderdiği fotoğrafın, sanık ... olduğu anlaşılmıştır.
Maktül kaybolduğunda, sanık ... henüz kocasından boşanmamıştır. Maktülün kaybolmasından 24 gün sonra 27.03.2008 tarihinde sanık anlaşmalı olarak eşinden boşanmıştır.
Sanık, savunmalarında, bu kadar adres ve telefon değiştirmesinin nedeni olarak eşinden korkup-kaçması olarak açıklamaya çalışmıştır. Oysa, maktülün ölümünden hemen sonra sanık anlaşmalı olarak eşinden boşanmıştır. Bu nedenle, eski eşinden korkması ve kaçması için bir neden bulunmamaktadır. Gerçekte ise sanık, maktülün öldürülmesine iştirak etmiş olmasından dolayı izini kaybettirmeye çalışmıştır.
Belirtilen nedenlerle; maktülün kaybolduğu gün sanık ile 11 kez görüşüp buluşmuş olmaları, daha öncede cep telefonları ile karşılıklı 75 kez mesajlaşmalarının maddi delillerle tespit olunduğu halde, sanığın, maktülü tanımadığını beyan etmesi, sanığın olaydan hemen kısa bir süre sonra eşinden boşanması, yine olaydan hemen
sonra ikametini terk edip uzun süre kaçması, bu süre içerisinden yer ve şehir değiştirmesi, çok sayıda telefon değiştirmesi, ismini saklayıp kendisini ... olarak tanıtması, uzun süre arandıktan sonra sahte kimlikle yakalanması karşısında, sanığın, maktül ...’ı öldürme eylemine iştirak ettiği hususundan tarafımızda tam bir vicdanı kanaat hasıl olduğu, en lehe kabul ve değerlendirme halinde, öldürme suçunun işlenmesinden önce ve işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmaktan TCK"nun 39/2-c maddesi aracılığı ile aynı yasanın 39/1, 81/1 maddeleri gereğince cezalandırılması gerektiğinden, sanığın beraati yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmak mümkün görülmemiştir.