16. Hukuk Dairesi 2015/18835 E. , 2016/6609 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KULLANIM KADASTROSU
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden ... vekili Avukat ... ile aleyhine temyiz istenilen vekili Avukat ... ve ... vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastro sırasında ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 129 ada 20 parsel sayılı 321,20 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasa"nın 2/B maddesi uyarınca adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, 2009 yılından beri davalı ..."un kullanımında olduğu belirtilerek davalı adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ..., taşınmazın kendi kullanımında olduğunu öne sürerek dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın kullanım kadastrosunun yapıldığı sırada davacı tarafından kullanıldığına dair kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların taşınmazın davalı tarafından kullanıldığını belirttikleri gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Çekişmeli 129 ada 20 parsel sayılı taşınmazın öncesinde dava konusu olmayan aynı ada 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazlarla bir bütün halde davacının murisi ..."ın kullanımında olduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı ..., bu taşınmazın öncesinde 800 metrekare yüzölçümlü olarak murisi tarafından satın alındığı, 400 metrekarelik bölümünün kendisi ve iki kardeşine babaları tarafından verildiğini, kalan 400 metrekarelik bölümünün ise murisin kendi uhdesinde bıraktığını, kendisi ve kardeşleri adına ve muris adına 1984 yılında alınmış iki adet 400"er metrekare yüzölçümlü tapu tahsis belgelerinin mevcut olduğunu, murise ait bölümün murisin ölümüyle eşi ve çocuklarına kaldığını, murisin eşi ..."nün miras payını 2004 tarihli senet ile amcası (aynı zamanda murisin kardeşi) ..."ya sattığını, diğer kardeşlerinin de paylarını kendisine devrettiğini ve taşınmazın bu şekilde 19 ve 20 parseller olarak kendi kullanımında olduğunu öne sürmüş, davalı ... ise 20 parsel sayılı taşınmazı murisin eşi ... "tan satın aldığını ve kendi kullanımında olduğunu savunmuştur. İddia ve savunma karşışında kullanım kadastrosunun yapıldığı sırada taşınmazın kim veya kimler tarafından ve nasıl kullanıldığı noktasında toplanmaktadır. Dosyanın incelenmesinde, taşınmazın murisi ..."ın kullanımında iken ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği, murisin eşi ... "ın 14.07.2004 tarihli noter senediyle 2053 parsel (dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu geniş bir alanı kapsayan adına kayıtlı taşınmaz) üzerinde bulunan ve muristen mirasçılarına intikal eden 400 metrekarelik taşınmazdaki hak ve hisselerini ..."a satması için ... oğlu ..."a vekalet verdiği ve bilahare de bu payın ... tarafından satın alındığı ve taşınmaz üzerine ev yaptırılmak suretiyle adına kullanıcı tespiti yapılan 129 ada 18 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu, ... tarafından ayrıca 18.06.2009 yılında bu taşınmazı satması için ..."a (davalının oğluna) noterden verilen vekalet bulunduğu ve ..."un da aynı gün bu taşınmazı harici senetle davalıya devrettiği, ... "ın 18.06.2009 tarihli noterden satışının dayanağının da muris ... tarafından verilen "... Sokak No...."te bulunan arsasının ..."in sınırı tarafından 500 metrekaresini eşi ... "a sattığına" dair 05 Nisan 2000 tarihli harici satış sözleşmesinin olduğunun iddia edildiği, 05 Nisan 2000 tarihli satış sözleşmesinde bulunun imzanın bilirkişi incelemesi sonucunda murise ait olmadığı saptandığı, her ne kadar incelemenin sözleşmenin aslı üzerinden değil, fotokopisi üzerinden yapılması nedeniyle raporun hükme esas alınması mümkün değilse de sözleşmenin yapıldığı tarihte murisin ..."da hastanede yattığı ve kısa süre sonra da yine ..."da öldüğüne dair Alman resmi makamlarından alınmış ve yeminli tercüman ve noter kanalıyla yapılan tercüme evrakları dikkate alındığında 05 Nisan 2000 tarihli sözleşmenin geçerliliğinin bulunmadığının kabulü gerektiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki, ... "ın zaten muristen gelen payını 14.07.2004 tarihinde noterden satması nedeniyle taşınmaz üzerinde kullanıcı sıfatının kalmadığından davalı ..."un ... "tan taşınmazı satın aldığına dair aralarında yaptıkları sözleşmenin soyut nitelikte bulunduğu yani ..."nün taşınmaz üzerinde fiilen olmayan kullanım hakkınıda devredemeyeceğinden davalı ..."un ancak ... "ın kendisine taşınmazı sattığına dair noter sözleşmesinin yapıldığı 18.06.2009 tarihi ile tespitin yapıldığı 28.06.2010 tarihi arasında taşınmazda eklemeli kullanım hakkına değil bizzat kullanıma dayanabileceği açıktır. Somut olayda ispat yükünün davacı tarafta olduğuna göre bu tarihler arasında davacının taşınmazda bir kullanımının bulunup bulunmadığının da çözümlenmesi gerekecektir. Çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu ve bir bölümünün üzerinde muris ..."ın sağlığında yapılmış bina temelinin bulunduğu belirlenmiştir. 2012 yılında yapılan keşifte dinlenen davalı tanığı ..., taşınmaz üzerindeki konteynerin ne zaman konulduğunu bilmediğini, diğer dinlenen davalı tanıklarının kullanıma ilişkin bir bilgilerinin bulunmadığı, 2015 yılında yapılan keşifte dinlenen muhtar ..., taşınmazın bir kısmının eskiden bahçe olarak kullanıldığını, 7-8 yıldır kulanılmadığını, davalının 6 ay kadar önce taşınmazı temizlettiğini, 3-4 yıldır taşınmaz üzerinde konteynır olduğunu ve davalı tarafından odun deposu olarak kullanıldığını, tespitten önce davalının kullanımının olup olmadığını bilemediğini, hükme esas alınan davacı tanığı ... ise keşif sırasında görünen demir kazıklar ve perdenin 2-3 gün önce yapıldığını, eskiden beri boş alan ile binanın (davacıya ait 19 parselde bulunan bina) bulunduğu kısım arasında herhangi bir sınır olmadığını 10 yıl öncesine kadar her iki taşınmazı kullandıklarını, boş alanlara bahçe ekmek sureti ile kullandıklarını, sadece inşaat temelinin olduğu kısmı kullanamadıklarını, tavuklarının olduğu için daha sonra bahçe ekmediklerini, ancak tavuklarının her iki taşınmazda da dolaşmakta olduğunu, davalı ...’un inşaat temeli olan kısma müdahalesinin kadastrodan sonra başladığını ve burayı kendi adına yazdırdığı için prefabrik konteynır koyarak ve odun depolayarak kullanmaya başladığını bildirmiştir. Hal böyle olunca; davalının taşınmazı satın aldığı tarih ile tespitin yapıldığı tarih arasında geçen bir yıllık sürede fiili bir kullanımının bulunmadığı, davalının fiili kullanımının tespitten daha sonra konteynır koymak suretiyle başladığı, davacının ise tespitten önce kendi adına kullanıcı şerhi verilen ve üzerinde evi bulunan 19 parsel sayılı taşınmaz ile birlikte dava konusu taşınmazı da bir bütün olarak arsa niteliğiyle kullandığı, kullanımının kardeşinin kızının bu evde kira almaksızın oturması ve kiracı olarak oturan yeğeninin de çekişmeli taşınmazı evin devamı olarak bahçe şeklinde kullanması şeklinde olduğu dikkate alındığında davacının tespitten önce taşınmazın kullanıcısı olduğunu ispatladığı anlaşıldığından davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 1.350,00 TL vekalet ücretinin aleyhine temyiz olunan taraftan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine,
14.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.