23. Hukuk Dairesi 2014/3198 E. , 2014/7048 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bafra 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 17/12/2013
NUMARASI : 2010/401-2013/542
Davacı tarafından açılan iflasın ertelenmesi davasında verilen ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine ve asıl davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili şirketin borca batık durumda olduğunu ve iyileştirme projesinin uygulanması suretiyle bu durumdan kurtulabileceğini ileri sürerek, iflasın bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece iddia, müdahil beyanları, kayyım ve bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamına göre; davacı şirketin borca batık durumda olduğu, ciddi ve inandırıcı görülen iyileştirme projesinin uygulanması ile bu durumdan kurtulabileceği gerekçesiyle, iflasın bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili bir yıllık erteleme süresinin yetersiz olduğu, en az iki veya üç yıllık ertelemeye karar verilmesi gerektiğinden bahisle temyiz etmiştir.
Karar tarihinden sonra mahkemeden taşınmazın satışına izin istenmiş, mahkemenin 08.04.2014 günlü red kararı da davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dairemize hitaben verilen 14.10.2014 günlü dilekçe ile de borca batıklıktan çıkıldığı ileri sürülerek, feragat hakkında bir karar verilmesi istenmiştir.
1- Türk Ticaret Kanunu"nun 376 ve İcra ve İflas Kanunu"nun 179. maddesine göre borca batık durumdaki bir şirketin iflasına karar verilir. Ancak sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesinin uygulanması suretiyle borca batıklığın ortadan kalkacağı anlaşılırsa, iflas ertelenebilir. İflasın ertelenmesi süresi en çok bir yıldır (İİK.m.179/b, f.7). Bu süre gerek görüldüğü hallerde uzatılabilirse de borca batıklıktan kurtulmayı bir yıldan uzun süreye yayan iyileştirme projelerinin yasanın kabul ettiği anlamda ciddi ve inandırıcı sayılmasına olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda görüşüne başvurulan bilirkişi, raporunun 27. sayfasında (başlık 3.7.3) davacı şirketin iki veya üç yıl içinde borca batıklıktan çıkacağını belirttikten sonra, sonuç bölümünün (2) sayılı bendinde varlıkların borçları karşılama oranının 1,10 olduğunu, davacının borca batıklıktan çıkmaya başladığını, (3) sayılı bendinde de iki veya üç yıl içinde bütün borçlarını ödeyebileceğini belirtmiştir. Bu haliyle rapor kendi içinde çelişkili olup, denetime de imkan vermemektedir.
İflasın ertelenmesindeki amaç davacı şirketin sürdürülebilir bir mali yapıya kavuşmasının sağlanmasıdır; bilirkişi raporunun bu bakımdan davacı şirket lehinde olduğu sonucuna varmak gerekmiştir.
Açıklanan durum ve Dairemize hitaben verilen 14.10.2014 günlü dilekçe içerikleri gözetilerek davacı şirketin mali yapısının iyiye gittiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili her ne kadar, belirtilen dilekçede "feragat hakkında bir karar verilmesi" talebini dile getirmişse de gerek dilekçede ve gerek dosyanın diğer kısımlarında açık bir feragat beyanına da rastlanmamıştır. Kaldı ki, iflasın ertelenmesi talebi, iflas bildirimini içerdiğinden (TTK.m.376 ve İİK.m.179) mahkemece bu konuda re"sen inceleme yapılması ve gerektiğinde delil toplanarak borca batıklığın tespiti halinde iflas kararı verilmesi zorunludur. Feragat ancak erteleme talebi için kabul edilebilir. Bu nedenle davacının feragat iradesi olsa bile buna yönelik bir işlem yapılmasına da gerek görülmemiştir.
Kaldı ki İcra ve İflas Kanunu"nun 179/b maddesine göre hakim, kayyım raporları çerçevesinde dosyayı her zaman ele alarak bir karar verebileceğinden, borca batıklığın sona erdiğinin tespiti halinde davanın reddine de hükmedebilecektir.
Açıklanan ilkelerin çerçevesinde ertelemeye ilişkin kararın onanması gerekmiştir.
2- Mahkemenin 08.04.2014 günlü kararı nitelik itibariyle ihtiyati tedbire itirazın reddine ilişkindir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu"nun 21.02.2014 tarih ve 2013/1 Esas, 2014/1 Karar sayılı ilamında; ilk derece mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddi veya bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilen kararların bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar istinaf yolu yerine temyiz yoluyla incelenemeyeceği öngörülmüştür. Temyizi kabil olmayan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtay tarafından da karar verilebileceğinden, davacı vekilinin Mahkeme"nin 08.04.2014 günlü kararına yönelik temyiz isteminin HUMK"nın 432/4. madde hükmü uyarınca reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle, hükmün esas yönünden ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle, ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin karar kesin olduğundan, buna yönelik temyiz isteminin reddine, asıl davaya yönelik alınması gereken harç peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, ek karara yönelik yatırılan peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.