Davacılar, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan H.A.vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, iş kazası nedeniyle sürekli iş göremez duruma gelen davacı işçinin maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Sigortalıda oluşan sürekli iş göremezlik oranının, sigortalıya bağlanan peşin sermaye değeri ile tazminatın miktarını doğrudan etkilediği söz götürmez. Bu nedenle, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan sürekli iş göremezlik oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin saptanması gerektiği açık-seçiktir.
Somut olayda, Adli Tıp Kurumu’nun 08.Mayıs.2002 tarihli raporunda davacının sürekli iş göremezlik oranının % 11,2 olduğu mütalaa olunmuştur, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü Sağlık ve Maluliyet İşlemleri Dairesi Başkanlığı tarafından Sağlık Bakanlığı Dış Kapı Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 21.02.2005 tarihli raporu esas alınarak davacının Adli Tıp Kurumu raporunda belirtilen arızalarının yapılan ortopetik ve cerrahi müdahalelerle iyileştiği bu nedenle maluliyetinin bulunmadığı belirtilmiş ve iki rapor arasında çelişki ortaya çıkmıştır.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun “Adli Tıp Genel Kurulu’nun görevleri” başlıklı 15/f. maddesinde, Adli Tıp Genel Kurulu’nun, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri, konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı belirtilmiştir. Hal böyle olunca, 28.06.1976 gün ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere, 506 sayılı Yasa’nın 109. maddesindeki prosedür doğrultusunda, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan görüş alınması gerekir. Bu durumda, davalı tarafın ağlık Bakanlığı Dış Kapı Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 21.02.2005 tarihli raporuna yaptığı itirazı da dikkate alınarak, söz konusu raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için davacının daha önce tedavi gördüğü sağlık kuruluşlarındaki tüm bilgi ve belgelerin celbi ile dosyanın ve gerektiğinde sigortalının da Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’na gönderilmek suretiyle, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor alınarak davacının sürekli iş göremezlik oranının saptanması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Yapılacak iş; Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor alınarak davacının sürekli iş göremezlik oranının saptanmak, sürekli iş göremezlik oranının % 10 ve üstünde tespit edilmesi halinde; Gelir bağlanması için Sosyal Sigortalar Kurumu’na başvurması, giderek dava açması için önel verilmek ve verilen önelin sonucuna göre karar vermek; Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunca davacıdaki maluliyet oranının 0 ya da % 10’un altında olduğunun tespit edilmesi halinde kurumca gelir bağlanmayacağından buna göre zarar hesabı yaptırılarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılardan H.A."ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.