Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen ve Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tesbiti davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.2.2008 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan kurum vekili Av.A.Ö.geldi. Davacı ile diğer davalı adına kimse gelmedi. Davacı vekilinin mazeret telgrafı gönderdiği görüldü ve mazeretinin reddine karar verilerek hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, davalı işveren E.Belediye Başkanlığı’na ait işyerinde I996 yılının Ocak ayında çalışmaya başladığı halde 05.01.1997 tarihinden itibaren çalışmalarının kuruma bildirildiğinden, 330 günlük Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının sigortalı hizmet olduğunun tespitini istemiştir.
Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı tarafından davalı işveren tarafından düzenlendiği ileri sürülerek Şubat 1986 ve devam eden aylara ilişkin olarak ücret bordroları sunulmuş olup anılan bordrolarda sigorta primlerinin kesildiği görülmektedir.
506 sayılı Kanunun 79/8.maddesi hükmünce, Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tesbiti istenilen hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir.
Davacının çalışmalarının geçtiğini ileri sürdüğü işyeri bir kamu kuruluşuna aittir. Kamu kuruluşlarında, çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıldır. Esasen, bu işyerinin resmi bir kuruluş olması nedeniyle davacıyla ilgili belgelerin düzenlenmesi yönünden muvazaadan söz edilemeyeceği de açıktır. Ne var ki, söz konusu belgelerin ve kesilen prim tutarının, bilgisizlik, kayıtsızlık ve muhasebe hatası sonuca Kuruma intikal ettirilmemiş ve böylece Kurum kayıtlarında gözükmemiş bulunması da mümkündür. Bundan başka davalı Kurumun, Anayasa"dan kaynaklanan sosyal güvenlik hakkının ve ödevinin bir sonucu olarak yetkili elemanları eliyle Yasa ve Tüzük hükümleri gereğince davalı İdareye ait işyeri ve kayıtlar üzerinde gerekli denetlemeleri yapma ve işveren İdareyi uyarma görevini yerine getirmediği de açık-seçiktir. Hal böyle olunca, 506 sayılı Kanunun 79/10.maddesinde öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin bu davada uygulanma olanağının bulunmadığı da ortadadır. Tersinin kabulü ise, Kuruma ve işveren İdareye kendi kusurlarından, ihmal ve kayıtsızlıklarından yararlanma olanağını tanımak ve bunun hukuksal sonuçlarını da sigortalıya yüklemek olur ki, buna ne yasaca ve nede hukukça olanak yoktur.
Yapılacak iş, açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınmak suretiyle öncelikle davacı tarafından sunulan ücret bordrolarının davalı Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenip düzenlenmediğini giderek davalı Belediye Başkanlığında sunulan ücret bordrolarının asıllarının bulunup bulunmadığını gerektiğinde mahallinde inceleme yapılmak suretiyle araştırılmak, ibraz edilen ücret bordrolarının davalı Belediye Başkanlığınca düzenlendiğinin belirlenmesi halinde kamu kurum ve kuruluşlarının düzenlediği ücret bordrolarındaki prim kesintilerinin hak düşürücü süreyi keseceği dikkate alınarak işin esasına girilmek suretiyle, tarafların delilleri toplanılmak, tanıklar dinlenilmek ve sonuçta tüm deliller birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmek, aksi halde yani davacının sunduğu ücret bordrolarının davalı işverenlikçe düzenlendiğinin ispatlanamaması halinde şimdiki gibi davanın reddine karar verilmekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.