Davacı, davalı işveren nezdinde 15.7.1996-31.l7.2003 tarihler arası çalıştığı günlerin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalı işveren İ.Ş.e ait A. servisi işyerinde 15.7.1996-1.7.1997, 1.6.1998-30.11.1998 ve 1.3.2001-31.7.2003 tarihleri arasında çalışmasının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, 15.07.1996-30.05.1997 tarihleri arasındaki döneme ilişkin istemin hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine, davacının 01.09.1998-30.12.1998, 01.05.1999-15.07.1999, 16.03.2001-30.12.2001 ve 01.05.2003-15.05.2003 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığının tesbitine, 01.06.1997-31.12.1997, 01.01.1998-30.08.1998, 01.01.1999-30.04.1999, 01.03.2001-15.03.2001, 01.01.2002-12.10.2002, 13.10.2002- 12.12.2002, 01.01.2003-30.04.2003, 15.05.2003-31.07.2003 tarihleri arasındaki dönemlerde çalışmalar bildirildiğinden bildirilen dönemlerin yeniden tesbitine karar verilmesinde hukuki yarar bulunmadığından bu dönemlere ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalı Kurumca tanzimedilen prim bordrosu, hizmet cetveli ile Kurum kayıtlarına süresi içinde intikal eden işveren tarafından düzenlenen dönem bordrolarının birbiri ile çeliştiği hizmet cetvelinde, 01.06.1997-31.12.1997 tarihleri arasında 210, 01.09.1998-31.12.1998 tarihleri arasında 120, 01.05.1999-15.07.1999 tarihleri arasında 75, 01.05.2003-15.05.2003 tarihleri arasında 15 günlük çalışmanın görüldüğü, prim tahakkuk cetvelinde ise 1998 yılı 1. dönemde 120, 2. dönemde 120, 1999 yılı 1. dönemde 120, 2001 yılı 1. dönemde 46, 2. dönemde 120, 3. dönemde 120, 2002 yılı 1. dönemde 120, 2. dönemde 120, 3. dönemde 42, 3. dönemde 19, 2003 yılı 1. dönemde 120 günlük çalışmanın gösterildiği, davalı işverence davacıya ait ve davacının imzası bulunan 01.06.1997, 15.03.2001 ve 12.12.2002 tarihli işe giriş bildirgelerinin davalı Kuruma verildiği, işverence verilmiş ve süresi içinde Kurum kayıtlarına intikal etmiş dönem bordroları ile 01.06.1997-31.12.1997 tarihleri arasında 210, 01.01.1998-31.08.1998 tarihleri arasında 240, 01.01.1999-15.07.1999 tarihleri arasında 195, 14.03.2001-31.12.2001 tarihleri arasında 286, 01.01.2002-13.10.2002 tarihleri arasında 282, 01.01.2003-15.02.2003 tarihleri arasında 135 gün çalışmasının bildirildiği, 26.08.1999-27.02.2001 tarihleri arasında askerlik yaptığı, işverence tutulan tutanaklarda davacının 15.05.2003 tarihinden sonra işe gelmediğinin yazılı olduğu, davacının 12.10.2002 tarihli dilekçesi ile işten ayrıldığını bildirdiği, 12.12.2002 tarihli bildirge ile işe girişi bildirildiği halde 01.01.2003 tarihine kadar çalışmalarının bildirilmediği, bildirgelerdeki imzaların hepsinin birbirinden farklı olduğu, davacı vekili tarafından bilirkişi raporlarına karşı verdiği yazılı beyanlarda işverence mahkemeye ibraz edilen belgelerin gerçeğe aykırı
olduğunun ileri sürüldüğü mahkemece işe giriş bildirgelerindeki ve 12.10.2002 tarihli dilekçedeki imzaların davacıya ait olup olmadığı konusunda davacı tarafa açıklama yaptırılmadığı, SSK."na dönem bordroları, hizmet cetveli, prim tahakkuk cetveli arasındaki farklılıkların nedeni davalı Kurumdan Mahkemece sorulduğu halde davalı Kurumca davacının dosyasının gönderilmesi ile yetinildiği ve yazıya açıklamalı cevap verilmediği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi olup yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum’ca tesbit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurum’ca dikkate alınacağı belirtilmiştir. Yerleşik Yargıtay görüşü, birden ziyade işe giriş bildirgesi verilmesi halinde çıkış yok ise ilk işe giriş bildirgesi ile son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihler arasında geçen çalışmaların hak düşürücü süreye uğramayacağı, çıkış varsa hak düşürücü sürenin her kesim çalışma için ayrı ayrı hesaplanacağı, çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağıdır. Bu nedenle işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki kısmi bildirimin aksinin eşdeğer belgelerle ispat edilebileceği, ayrıca askerlik süresi içinde iş aktinin askıya alınması sebebiyle askerlik bitimi ile tekrar eski işe dönülmekle çalışmaların kesintisiz sürdürüldüğü kabul edilmelidir.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerekir. Başka bir anlatımla yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Yapılacak iş; öncelikle SSK. tarafından tanzim edilen Prim Tahakkuk Cetveli, Hizmet Cetveli ile işverence tanzim edilen Dönem Bordrolarının fotokopilerini davalı Kuruma göndermek suretiyle dönem bordroları ile hizmet cetveli ve prim tahakkuk cetveli arasındaki bu farklılıkların neden kaynaklandığı ve davalı Kurumca dönem bordroları ile Kuruma bildirilen çalışmaların aynen kabul edilip edilmediği, edilmiyor ise nedeni sorulmak suretiyle davalı Kurumca davacının kabul edilen çalışma süresini kesin olarak belirlemek, davacıya işe giriş bildirgeleri ve 12.10.2002 tarihli dilekçe gösterilerek imzaların kendisine ait olup olmadığını açıklattırmak kendisine ait olmadığını açıklaması halinde asılları getirtilerek imza incelemesi yaptırmak, imzaların davacıya ait olup olmadığı tesbit edildikten sonra çıkacak sonuca göre hak düşürücü süreyi yeniden tartışarak, imzalar davacıya ait değilse dönem bordrosu tanıklarının davacının işe giriş ve çıkış tarihleri, çalışmanın kesintili olup olmadığı konusundaki beyanlarıda tartışılarak ve davacının talebi de gözetilerek bir sonuca varmaktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,bozma nedenine göre tarafların diğer itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalı İ.Ş."e iadesine, 19.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.