Davacı, 18.08.1988-01.05.2006 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi süreler çıkarıldıktan sonra kalan sürelerde tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 18.08.1988-01.05.2006 tarihleri esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğu sürelerin dışında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Kimlerin tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları 2926 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, "kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan Sosyal Güvenlik Kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3. maddesinin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanların bu kanuna göre sigortalı sayılacakları" kabul edilmiştir. Öte yandan, 2926 sayılı Yasa’nın 6/b maddesi hükmüne göre, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren sigortalılıkları sona erer. Dosya içeriğinden davacının 01.01.1985 tarihinde 2926 sayılı Yasa gereğince tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, davacının tesbitini istediği dönem ile çakışan 19.08.1988-31.07.1989 tarihleri arasında hayvan tacirliği faaliyeti nedeniyle vergi kaydı bulunduğundan 1479 sayılı Yasa’ya tabi esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, davalı Kurum tarafından davacının 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının başladığı 18.08.1988 tarihinden sonraki dönemde tarım Bağ-Kur sigortalılığının iptal edildiği, prim ödemesi nedeniyle 01.05.2006 tarihi itibariyle yeniden tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının devamı sırasında diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmaların bulunması halinde bunların özellikle kısa süreli çalışmalar olması ve bu çalışmaların varlığı halinde de tarımsal faaliyetin devam ettiğinin kayıt, belge ve delillerle desteklenmesi durumunda tarımsal faaliyeti devam ettirme iradesinin kaybolmadığı kabul edilir. Uzun süreli çalışmaların devreye girmesi durumunda artık iradenin, bu çalışmanın tabi olduğu sigorta kolunda oluşacağı açık olduğundan, uzun süreli çalışma sonrasında tarım sigortalılığının devam etmeyeceği ancak kuruma yeniden müracaatın bulunması veya tarım Bağ-Kur sigortalılığına devam etme iradesini ortaya koyacak şekilde düzenli prim ödemelerinin ya da sattığı ürünlerden prim tevkifatlarının yapılmış olması durumunda devam edebileceği Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.02.2007 gün ve E:2007/21-73, K:2007/71; 11.07.2007 gün ve E:2007/21-543, K:2007/541 sayılı kararları).
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının 30.05.1990 tarihinde 10 adet araziye ilişkin, 30.05.1994 tarihinde 6 adet araziye, 1 adet meskene ve 1 adet ahıra ilişkin ve 30.05.1998 tarihinde 6 adet araziye ilişkin emlak beyannamesi verdiği, zabıta araştırmasında 1988-1996 yılları arasında köyde olduğunun ve tarımsal faaliyetle uğraştığının, 1996 tarihinden sonra İstanbul’a gittiğinin belirtildiği ve 10.04.2006 tarihinden itibaren ziraat odası kaydının başladığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, davacının 19.08.1988-31.07.1989 tarihleri arasındaki esnaf Bağ-Kur sigortalılığına tabi çalışması kısa süreli çalışma niteliğindedir. Öte yandan, 01.08.1989-31.12.1995 tarihleri arasında davacının tarımsal faaliyetinin tanık beyanları, zabıta araştırması, emlak beyannamelerinden kesintisiz devam ettiği görülmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak tarımsal faaliyetin 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığın sona ermesinden sonra devam ettiğinin kanıtlandığı, 01.08.1989-31.12.1995 tarihleri arasında davacının tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesi gerekirken, davanın tümünün reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.