21. Hukuk Dairesi 2018/2434 E. , 2019/1726 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, ölüm aylığının iptaline ilişkin kurum işleminin iptaline, aylığının tekrar bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozma uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen davacının, ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve aylığının tekrar bağlanmasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı ...’ın 2000 yılında evlendiği, 20.5.2011 tarihinde tarihinde eşi ...’dan boşandığı, 20/10/2003 tarihinde vefat eden babasından dolayı 01/06/2011 tarihinden itibaren, yetim aylığı aldığı, 04/04/2017 tarihinde doğan kızı ...’ın eski eşi tarafından tanındığı,sosyal güvenlik denetmeni tarafından düzenlenen 03/05/2012 tarihli raporda davacının boşandıktan sonra eşiyle birlikte yaşamaya devam ettiğinin tespit edildiği, bu rapora istinaden aylıklarının kesildiği ve yersiz ödenen aylıkların borç çıkarıldığı, borç dönemi ve miktarına ilişkin dosyada bilgi olmadığı, Mahkemenin “davanın kabulüne” dair ilk kararının Dairemizce eksik inceleme ve araştırma sonucu verildiği gerekçesiyle bozulduğu,bozma sonrası tekrar “davanın kabulüne” karar verildiği, eşinin hizmet cetvelinde 2011 ‘de 188 gün ...ta, 2012’de 224 gün ... ve ...’da, 2016’da 55 ve 2017 ‘de 75 gün ...ta sigortalı hizmeti bulunduğu anlaşılmıştır.
03/05/2012 tarihli Denetmen Raporunda; ...’ın ... Mah. ...sk ... adresine gidildiği, mahalle sakinleri ve ... Mahalle muhtarı ... ile görüşüldüğü, Muhtarın imzalı beyanında; üç dönemdir mahalle muhtarlığı yaptığını,...’ı da,babasını da tanıdığını,babasının öldüğünü, mahallenin ... sokağında eşi ... ile birlikte yaşadığını, ayrı yaşamadıklarını beyan ettiği, çevre soruşturmasında ...’ın ... Mah. ... sok ...adresinde boşandığı eşi ... ve iki çocuğuyla beraber yaşadığının ifade edildiği, tutanak altına alınmış. Bozma sonrası Mahkemede dinlenen muhtar ... konuya ilişkin bilgisi olmadığını, davacının eşini tanımadığını, kendini de memurlar gelince tanıdığını beyan ederek ifade değiştirmiştir.
Tüm bu açıklamalar ve Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen raporun içeriği, muhtarın denetmene verdiği açıklayıcı, yazılı ve imzalı ifadesini, Mahkemede değiştirmesinin haklı gerekçesinin olmaması, davacı tanıklarının davacının sabit bir adresi ve evi olmadığı, çocuklarıyla birlikte dönem dönem akrabalarında kalarak yaşadığı yönündeki inandırıcılıktan uzak beyanları, evli değilken 04/04/2017 tarihinde doğan kızı ...’ın eski eşi tarafından tanınması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının ve eşinin boşandıkları süreçte de birlikte yaşadıkları sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.