Davacı, 1.10.1972 tarihinde başlayan zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının 28.2.1983 tarihinde sona erdiğinin tespitiyle, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde, reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı 01.10.1972 tarihinde başlayan zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının28.02.1983 tarihinde sona erdiğinin tesbitini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmişsede eksik araştırmaya dayalı olarak varılan sonuç doğru değildir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının 01.03.1979 - 31.12.1979, 01.01.1980 - 31.01.1980 tarihleri arasında vergi kaydının, 04.05.1979 - 14.09.2000 tarihleri arasında oda kaydının,17.02.1982 - 31.12.1982 tarihleri arasında Esnaf Sicil kaydının bulunduğu, Bağ-Kur"un davacının tescilini 01.10.1972 tarihinde yaparak,davacının 01.10.1972 - 01.03.1979, 01.02.1980 - 22.06.1982, 22.03.1985 - 14.09.2000 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edildiği ve davacının prim ödemelerinin 01.03.1973 ila 19.02.1986 tarihleri arasında aralıklarla devam ettiği ihtilaflı dönemde ise prim ödemelerinin 25.10.2000 - 24.12.2002 tarihleri arasında olup, prim borcunun mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
1479 sayılı Yasa’nın 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13.maddesi ile değişik 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19.maddesinde bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödenmesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.
Bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103 üncü maddesinin 1.fıkrasının (6),(8) ve (10) numaralı bentleri hariç diğer hükümleri ile aynı Kanunun 104 üncü maddesi hükümlerinin uygulanacağı , yine 5458 sayılı Yasa’nın 14.maddesi ile eklenen ve 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 26.maddesine göre bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde 31.3.2005 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılar ve hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında ek 19.madde hükmü uygulanacağı bildirilmiştir.
Davacının istemi dikkate alındığında prim borcunu ödemeyi istemediği gibi, talebine göre de, uyuşmazlığa 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın değişik Ek 19 ve Geçici 26.maddelerinin uygulanacağının kabulü gerekir. Yapılacak iş, davacının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunup bulunmadığı tespit edilerek, borcu var ise primlerin tam olarak karşıladığı ay sonu itibariyle zorunlu Bağ-Kur sigortalılığını durdurmak ve prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyerek, sigortalılığın durdurulması beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcunun olmadığının anlaşılması halinde ise zorunlu Bağ-Kur sigortalılığını geçerli saymak ve şimdiki gibi karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözardı edilerek eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 26.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.