3. Hukuk Dairesi 2020/6085 E. , 2021/8484 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıya ait yaklaşık 7000 dekar arazi üzerinde sertifikalı tohum üretimi yapılması ve elde edilen ürünün paylaşılması hususunda 19/12/2006 tarihinde 15 yıl süreli sözleşme imzalandığını, davalı üniversitenin 30/04/2010 tarihli yazısı ile sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, sözleşmenin üniversitedeki veteriner fakültesi öğrencilerinin uygulama yapabilmesi ve akademik personelin araştırma faaliyetlerini yürütmesi amacı ile imzalandığını, hayvancılık projesinin tek taraflı olarak davacı tarafından feshedildiğini, üniversite bünyesinde ziraat fakültesi de bulunmadığından sözleşmedeki amacın gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, sadece tohum yetiştirmenin sözleşmeye aykırı olduğunu, öte yandan üniversitenin de zarar ettiğini, sözleşmenin karşılıklı oluşturulacak kişilerle yürütüleceğinin hükme bağlanmasına rağmen davacının tek taraflı olarak işlemleri gerçekleştirdiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında eğitim amaçlı uygulamalı damızlık besi ve süt sığırcılığı projesi kapsamında aynı tarihlerde başka bir sözleşme imzalandığı, bu sözleşmenin davacı tarafça feshedildiği, davaya konu sözleşmenin ise tek başına öğrencilerin uygulamaları ve akademik personelin araştırmaları açısından faydalı olmayacağı, davalının ciddi bir gelir elde etmediği, olumlu zarara ilişkin bir talepte bulunmanın mümkün olmadığı, olumlu zarar istenebilse dahi bunu hesaplamanın mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 16/04/2014 tarihli ve 2013/25132 Esas 2014/11992 Karar sayılı kararıyla “ Yanlar arasında imzalanan 19/12/2006 tarihli sözleşme, 05/11/2007 ve 06/11/2009 tarihlerinde imzalanan ek sözleşmelerle tadil edilmiştir. Sözleşmenin XII. maddesinde sözleşme süresi 15 yıl olarak öngörülmüş olup, taraflarca bitim süresinden 1 yıl önce yenilenmeyeceğine ilişkin bir bildirimde bulunulmadığı takdirde beşer yıllık süreler için yenilenmiş sayılacağı öngörülmüştür. Sözleşmenin XIV. maddesinde ise; sözleşmenin karşılıklı mutabakatla fesih edebileceği, ayrıca sözleşme süresi dolmadan da sözleşme hükümlerine aykırı davranış halinde diğer tarafın tek taraflı fesih hakkını kullanabileceği öngörülmüştür. Ek
sözleşmelerde fesih hakkının kullanılmasıyla ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte sözleşme uygulanmaya başlanmış ve fesih tarihine kadar yürürlükte kalmıştır. Fırat Üniversitesi Tarım ve Hayvancılık araştırma merkezi yönetim kurulunun 21/04/2010 günü ve 2009-2010/8. sayılı karar ile “ Hayvancılık projesinin tek taraflı feshedilmiş olması ve tohumluk üretimden ise beklenenin aksine maddi kayıpların ortaya çıkmış olması, üretimin aşırı yüksek fiyatlara mal olması ve tek başına tohumluk üretiminin TAHAM"ın varlığının asıl amacı olan veteriner fakültesi öğrencilerinin uygulama imkanları akademisyenlerce araştırma imkanları sağlanması amacına hizmet etmemesi nedeniyle yönetim kurulu tarafından projenin feshedilerek üretimin durdurulmasına, ” karar verildiği, bu kararın Rektörlüğün 30/04/2010 tarih ve 9697 sayılı yazısıyla davacı Birliğe gönderildiği, bu kez davacı Birlik tarafından akdin feshi nedeniyle 11 yıllık kâr kaybının istendiği, ancak ihtardan sonuç alınmaması nedeniyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı, sözleşmenin süresinden önce fesih nedeniyle müspet zararını istemektedir. Davalı ise sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettiğini savunmaktadır. Yanlar arasında imzalanan sözleşme süresi 15 yıl olup ancak tarafların anlaşmalarıyla ya da haklı nedenlerle feshi mümkündür. Öyle olunca, mahkemece öncelikle feshin haklı nedenle yapılıp yapılmadığı üzerinde durulmalı, sözleşmeyi haklı olarak feshettiği ispat külfetinin davalıda olduğu gözetilerek 1. ve 2. raporlar arasında bu yönde çelişki olduğu ve bu çelişkinin giderilmesi yönünde gerektiğinde yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan rapor alınıp davacının kâr kaybını sözleşmenin erken feshi nedeniyle isteyebileceği gözetilerek ve BK’nın 325. maddesi düzenlemesi de dikkate alınarak hesaplanmalı ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, mahkemece; davacı tarafından kârlı olmadığı gerekçesiyle tek yanlı olarak feshedilen hayvancılık projesi ile dava konusu tohumluk üretimi sözleşmesinin taraflarca birlikte düşünüldüğü, işin gidişatından ve sözleşmenin hazırlık ve uygulama aşamasından anlaşıldığına göre iki sözleşmenin tamamen bağımsız ve dolayısıyla ilgisiz olduğunun varsayılamayacağı, öte yandan üniversite bünyesinde bir ziraat fakültesi bulunmadığı, buna göre hayvancılık sözleşmesinin feshedilmesi nedeni ile dava konusu sözleşmenin de artık davalı taraf açısından çekilmez hale geleceğinden olumlu zarara ilişkin talepte bulunmanın mümkün olmadığı, aradaki sözleşmede fesihle ilgili hüküm bulunmamasının, her iki tarafa yükümlülükler yükleyen sözleşmenin devamında hiç bir menfaati bulunmayan davalıyı sözleşmeyi feshetmekte haksız kılmayacağı, ayrıca böyle bir durumda taraflar arasında bir cezai şartın da öngörülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı tarafından sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle müspet zarar tazminine ilişkin olup uyuşmazlık, sözleşmenin feshi kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında 19/12/2006 imza tarihli ve 15 yıl süreli davalı fakülte tarafından hazırlanan ve davacı tarafından uygulanabilir olduğu görülen “ Eğitim Amaçlı Uygulamalı Sertifikalı Tohumluk Üretimi” başlıklı proje çerçevesinde tohum sözleşmesi imzalandığı, yaklaşık dört yıl sonra davalı Üniversite yönetim kurulu tarafından alınan 21/04/2010 tarihli karar ile tek taraflı olarak sözleşmenin feshi ile 2010/2011 dönemi için üretimin durdurulmasına karar verildiği
anlaşılmaktadır. Geçerli şekilde kurulmuş bir sözleşmede; tarafların sözleşmeye uygun hareket etmeleri, edimlerini sözleşmeye uygun olarak yerine getirmeleri, edimin ifasını imkansız hale getiren her türlü davranıştan kaçınmaları zorunludur. Mahkemece, bozma doğrultusunda dosyaya kazandırılan bilirkişi raporları da gözetilerek “Eğitim Amaçlı uygulamalı Damızlık Süt ve Besi Sığırcılığı Projesi” ile “Eğitim Amaçlı Uygulamalı Sertifikalı Tohumluk Üretimi Projesi” bakımından yapılan değerlendirmede, her iki projenin birlikte düşünülerek hazırlanması nedeniyle birbirlerinden tamamen bağımsız ve ayrı olamayacağı belirtilmekte ise de, dava konusu sözleşmenin hiç bir maddesinde bu yönde bir kararlaştırma bulunmadığı, bu bakımdan sözleşmelerin birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca, mahkemece; uyulan bozma ilamında belirtildiği üzere, hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi bulunduğu, sözleşme süresinin 15 yıl olup ancak tarafların anlaşmalarıyla ya da haklı sebeplerle feshinin mümkün olduğu, bu çerçevede yukarıda bahsi geçen sözleşmelerin birbirlerinden bağımsız olduğu değerlendirilerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda bozma gerekleri yerine getirilip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.