Esas No: 2015/790
Karar No: 2016/3453
Karar Tarihi: 17.03.2016
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/790 Esas 2016/3453 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... ve davalı gerçek kişilerden ... ve ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan 109 parsel sayılı taşınmaz 1934 tarih 390 sıra nolu tapu kaydına istinaden 9150 m² yüzölçümü ve tarla vasfıyla, satın alma ve tapu kaydına istinaden davalı ... adına; 111 parsel sayılı taşınmaz 1934 tarih 240 sıra nolu tapu kaydından satış yoluyla oluşan 1963 tarih 44 sıra nolu tapu kaydına istinaden 4550 m² yüzölçümü ve tarla vasfıyla davalı ... adına, 112 parsel sayılı taşınmaz, 111 parsele uygulanan tapu kaydının miktar fazlası olarak 12.150 m² yüzölçümü tarla vasfıyla ..."nin işgalinde olduğu tutanağın beyanlar hanesine yazılmakla davalı ... adına, 113 parsel sayılı taşınmaz 9150 m² yüzölçümü ve 1934 tarih 386 sıra nolu tapu kaydına istinaden ..., 114 parsel sayılı taşınmaz 8200 m² yüzölçümü ve 113 sayılı parsele uygulanan tapu kaydının miktar fazlası olarak ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına, 137 parsel sayılı taşınmaz 7600 m² yüzölçümü ve tarla vasfıyla 113 sayılı parsele uygulanan tapu kaydının miktar fazlası olması nedeniyle senetsizden davalı ... adına, yine 138 parsel sayılı taşınmaz da 11.800 m² yüzölçümü ve tarla vasfıyla 113 sayılı parsele uygulanan tapu kaydının miktar fazlası olması nedeniyle ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespit edilmiştir.
Davacı ... ..."ün asliye hukuk mahkemesine sunduğu 06.01.1981 tarihli dava dilekçesi ile; davalı ... aleyhine 1955 tarih, 18 sıra nolu tapu kaydına istinaden davalının taşınmazına vaki müdehalesinin önlenmesini talep ettiği anlaşılmıştır. ... Asliye Hukuk Mahkemesince davacının dayandığı tapu kaydının nizalı yere uyduğu, davalının dayandığı tapu ve vergi kaydının bu yere uymadığı ve davacının 35 yıldır zirai olarak kullanmak suretiyle zilyetliğini sürdürdüğünün tespit edildiği gerekçesiyle “davanın kabulü ile davacının dayandığı 1955 tarih 18 sırada kayıtlı taşınmazına davalıların vaki müdahalesinin önlenmesine” karar verilmiş; davalılarca hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 09.09.1982 tarih ve .../... E. - ... K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Davacının dayandığı 1955 tarih 18 sıra numaralı tapu kaydının doğu sınırının "hali" okuması nedeniyle, sınırları itibariyle genişletilmeye elverişli olup, kapsamının sabit sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına değer verilerek belirlenmesi ve kayıt kapsamında kalan yere davalının elatmasının önlenmesine karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
... Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyulmuş; ancak, dava konusu taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle görevsizlik kararı verilerek dava, dosyası kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro mahkemesi yukarıda bilgisi verilen taşınmazların dava kapsamında olduğu düşüncesiyle tutanaklarını getirterek dava dosyası ile birleştirmiştir.
... Kadastro Mahkemesinin .../... Esasına kaydı yapılan dava dosyasının yapılan yargılaması sonunda; “davacıların dayandığı 1955 tarih 18 sıra nolu tapu kaydının nizalı yere uymadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, yerel mahkeme hükmü davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 04.12.2000 tarih ve .../... E. - ... K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Yerel mahkemece Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 09.09.1982 tarih ve .../... E. - ... K. sayılı kararına uyulmakla davacı taraf yararına usûlî müktesap hak oluştuğundan bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; "davanın kabulüne, fen bilirkişinin 19.06.2002 tarihli raporuna ekli krokide kırmızı kalemle taralı dava konusu 114 sayılı parselin tamamı 113 sayılı parselin (A) kısmı, 137 sayılı parselin (C) kısmı, 138 sayılı parselin (E) kısmının toplamda 22.050,00 m² yüzölçümüyle 114 sayılı parsel olarak davacı ... ... adına, 113/B, 137/D, 138/F bölümlerinin tespit malikleri adına tapuya tesciline, 109, 111 ve 112 sayılı parseller dava konusu olmadığı ve tespitleri kesinleştiğinden tutanak asıllarının gereği yapılmak üzere tapu müdürlüğüne gönderilmesine" karar verilmiş; hüküm, davalılardan ... vekili, ... ve ... tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18.09.2003 tarih ve .../... E. - ... K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilâmında özetle; “1. Hukuk Dairesinin bozma ilâmı karşısında üzerinde durulacak hususun, davacı tapusunun kapsamının belirlenmesi ve ayrıca kayıt kapsamı dışında kalan bölüm üzerinde kimin zilyet ettiği ve zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı ayrıca, dava asliye mahkemesinden görevsizlikle kadastro mahkemesine aktarıldığı ve eylemli durumda 137 ve 138 sayılı parsellerin sınırında orman bulunduğuna göre kayıt miktar fazlasının orman sayılan yerlerden olup olmadığı konularında yöntemine uygun bir orman araştırması yapılması gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kabulü ile;
1) Dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... köyü 109, 111, 112, 113 ve 114 sayılı parsellerin kadastro tespitlerinin iptal edilerek; fen bilirkişisi ... ... ve Harita Mühendisi ... ..."nın 06/02/2013 tarihli raporlarına ekli krokide 109 sayılı parselin (A) harfi ile gösterilen, 112 sayılı parselde (C) harfi ile gösterilen, 113 sayılı parselde (B) harfi ile gösterilen kısımları ile 111 sayılı parselin ve 114 sayılı parselin tamamının kadastro tespitlerindeki yüzölçüm miktarları ile, ... ve ... oğlu 1923 doğumlu ... ..."ün mirası 6 pay kabul edilerek;
(1) Payın ... kızı ...,
(1) Payın ... oğlu ...
(1) Payın ... oğlu ...,
(1) Payın ... oğlu ...
(1) Payın ... oğlu ...
(1) Payın ... kızı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
2) Yine, aynı bilirkişiler raporunda ve krokisinde 109 sayılı parselde (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısım ile 112 sayılı parselde (A) harfi ile gösterilen kısmın davalı ... adına kadastro yüzölçüm miktarları ile; 113 parsel sayılı taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kısmı ile 112 parsel sayılı taşınmazın (B) harfi ile gösterilen kısmının kadastro yüzölçüm miktarları ile ..."ın mirası 5 Pay kabul edilerek;
(1) Payın ... kızı ...,
(1) Payın ... oğlu ...,
(1) Payın ... oğlu ...,
(1) Payın ... oğlu ...,
(1) Payın ... kızı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
3) ... ili, ... ilçesi, ... köyü 137 ve 138 parsel sayılı taşınmazlar dava konusu olmadığından bu taşınmazlara ait kadastro tutanaklarının kesinleştirme işlemleri yapılmak üzere ... Tapu Müdürlüğü"ne gönderilmesine,
Karar verilmiş; hüküm, davalı ... ve davalı gerçek kişilerden ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede ilk kez 6831 sayılı gereğince orman kadastrosu ve aynı Kanunun değişik 2. madde uygulaması yapılmış olup 1977 yılında başlayan çalışma 12.09.1981 tarihinde kesinleştirilmiştir. Arazi kadastrosu bu çalışmaları takiben 766 sayılı Tapulama Kanunu kapsamında yapılmış olup, davalı ve dahili parseller sahipleri adlarına tespit edilmiştir. Daha sonra 1991 yılında 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması yapılmış, 09.12.1992 tarihinde kesinleştirilmiş, ancak dava konusu parsellerin bulunduğu mevkiide itirazlı saha olmadığından 2/B uygulamalarına konu edilmemiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, dosya kapsamından; dava konusu taşınmazların bulunduğu yörede 1977 yılında orman kadastro çalışmalarına başlandığı ancak çalışmaların 12.09.1981 tarihinde kesinleştiği, davacılar murisi ... ..."ün eldeki davayı ise, 06.01.1981 tarihinde açmış olduğu, yani çekişmeli taşınmazlar hakkında açılmış dava bulunduğundan, orman kadastro çalışmalarının kesinleşmediği gözetilmemiştir. Ayrıca, yine mevcut dava nedeniyle kadastro tutanaklarının malik haneleri açık bırakılması gerekirken, dava konusu taşınmazların yörede 1984 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında yanılgı sonucu davalılar adına tesbit edilmiş olması, bu taşınmazların tesbitten önce davalı oldukları gerçeğini değiştirmez. Mahkemece dava konusu taşınmazların kesinleşen tahdit haritasına göre tahdidin dışında oldukları tesbit edilmekle sadece tapu kayıt kapsamına itibar edilmek suretiyle davanın kabulü ile kişiler adına tescili yönünde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Yine, davalı ... adına hükmen tescille oluştuğu belirtilen 109, 110 ve 112 sayılı parsellere ait ... Kadastro Mahkemesinin .../... E. - .../... K. sayılı mahkeme dosyası da dava dosyası arasına getirtilmemiş, bu dosya açısından kesin hüküm davalı ... yararına kesin hüküm koşullarının varlığı değerlendirilmemiştir. Bu nedenle;
Mahkemece, davacı ve davalı taraflarca dayanılan tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri ile revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, komşu parsel tutanakları ve dayanakları ile yukarıda bahsi geçen ... Kadastro Mahkemesinin .../... E. - .../... K. sayılı mahkeme dosyası, yöreye ait eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen ... ve ... ... (... ve ... ... ...) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte temyize konu çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; dayanılan tapu kayıtları yöntemince yerel bilirkişi ve fen bilirkişi marifetiyle zemine uygulanmalı, hudutları yerel bilirkişisinden sorulup irdelenmeli, tapu kayıtları uyuyor ise, tapu kayıtlarına 3402 sayılı Kanunun 20/B maddesi bağlamında öncelikle kapsam tayin edilmeli, tapu kayıtları değişebilir sınırlar ihtiva ettiğinden yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek sabit ve kesinleşmiş sınırlara bağlı kalınarak kapsamları belirlenmeli; asıl taşınmazların kapsamı, orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, temyize konu taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı ve davacıların ve davalıların dayandığı tapu kaydı kapsamı dışında kaldığı ve ... Kadastro Mahkemesinin .../... E. - .../... K. sayılı mahkeme dosyasının tarafları ve konusu itibariyle kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı tartışıldıktan sonra, tapu kayıt miktar fazlası kısımlar yönünden tarafların zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; taşınmazların ne kadar zamandır boş vaziyette olup kullanılmadığı yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle tesbit edilmeli, taşınmazların öncesinde ne şekilde tasarruf edildiği ayrıntılı biçimde açıklattırılmalı, taşınmazlar üzerinde taraflar yararına zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, uzman ziraat mühendisi bilirkişiden; taşınmazların niteliği hususunda, komşu parsellerin toprak yapısı da mukayese edilmek suretiyle, toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazlarda zilyetlik koşulları oluşmuş ve iradi terk söz konusu değil ise 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisleri ve taşınmazların malik hanesi açık olarak düzenlendiği kabul edildiğinden hak iddia eden davalı taraflar ve murisleri yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri dikkate alınarak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, tarafların delilleri toplanmalı, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... ve davalı gerçek kişilerden ... ve ..."nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/03/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.