1. Hukuk Dairesi 2014/11414 E. , 2016/5092 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın asıl ve birleşen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.04.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ...... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... Aslan vekili Avukat gelmedi, yokluğunda, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, asıl ve birleşen davalarda; mirasbırakanları babası ...’in maliki olduğu 1,9,16 parsel sayılı taşınmazlar ile 10 ve 61 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını, annesi...’nın da maliki olduğu 20 parsel sayılı taşınmazı satış suretiyle temlik ettiklerini, bu temliklerin kendisini miras hakkından yoksun bırakmak, taşınmazları oğulları ....ı ve ondan olma torunlarına ve bu torunlarına ait şirketlere aktarmak amacı taşıdığını, bedelsiz ve muvazaalı olarak gerçekleştirildiğini ileri sürerek miras payı oranında iptal ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, zamanaşımı itirazında bulunmuşlar, ayrıca muvazaa iddialarının doğru olmadığını, paylaştırma amacıyla bir kısım temlikler gerçekleştirildiğini, mal kaçırma amacı bulunmadığını, davalılar...’ye yapılan temliklerin mihir senetleri uyarınca yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; mirasbırakanların mal kaçırmaya yönelik eylemleri bulunmadığı, muvazaanın varlığının da kanıtlanamadığı gerekçeleriyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, mirasbırakanlar ..ve...’nın ölümüyle geriye mirasçı olarak davacı kızı ve davalılardan oğlu Hakkı’nın kaldığı, mirasbırakan ...’in maliki olduğu 9 parsel sayılı taşınmazı 20.03.1997 tarihinde dava dışı ....’ye satış suretiyle temlik ettiği, taşınmazın daha sonra temlikler görerek son olarak davalılardan ...t adına 02.03.2009 tarihli satış işlemi ile tescil edildiği, yine muris.. tarafından maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmazın 17.03.1997 tarihinde satış suretiyle oğlu olan davalı ...’ya satış suretiyle temlik ettiği, taşınmazın başka temliklerden sonra son olarak 05.12.2011 tarihinde davalı .....’ye satış suretiyle temlik ettiği, yine mirasbırakan ...’in maliki olduğu 16 parsel sayılı taşınmazı torunu...’nin eşi davalı ...’ye, 10 parsel sayılı taşınmazdaki 3/6 payını davalı oğlu ..’ya 17.03.1997 tarihinde, 61 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını da yarı yarıya torunları Mehmet ve İbrahim’in eşleri olan davalılar .. ve ...’ye 14.03.1997 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, diğer mirasbırakan...’nın da maliki olduğu 20 parsel sayılı taşınmazı 22.03.1994 tarihli resmi akitle oğlu Hakkı’ya satış suretiyle temlik ettiği, bu taşınmazın çeşitli temlikler gördükten sonra son olarak 07.07.2011 tarihinde davalı ...Rulman A.Ş’ye satış suretiyle temlik edildiği, davacının anılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, şirketlerin murislerin oğlundan olma torunlarına ait olduğunu ileri sürerek asıl ve birleşen davaları açtıkları kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu" nun (TMK) 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237 (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
O hâlde, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, davalılar mirasbırakanların davacıya da taşınmazlar temlik ettiğini ileri sürdükleri halde mirasbırakanların tüm mirasçıları kapsar biçimde hak dengesini gözetir paylaştırma yapıp yapmadıkları saptanmamıştır.
Hâl böyle olunca, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda asıl olanın mirasbırakanın iradesi olduğu gözetilerek, asıl ve birleşen davalara konu taşınmazlar ile ilgili olarak mirasbırakanlar tarafından gerçekleştirilen temliklerde murislerin asıl iradelerinin yukarıda belirtilen olgular ve açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak ayrı ayrı açıklığa kavuşturulması, temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadıklarının birleşen davalarda davalılar tarafından delil olarak dayanılan mihir senedi başlıklı belgelere ve bu belgeler karşı ileri sürülen beyan ve itirazlar da değerlendirilmek suretiyle saptanması, temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun saptanması halinde sonraki maliklerin durumu bilen veya bilmesi gereken konumda olup olmadıkları ve T.M.K."nin 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacaklarının belirlenmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3.maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.