Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatının yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.
2- Dava icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve % 40 icra inkar tazminatı olan 14.000.00 YTL"nin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece taraflar arasında yapılan protokolde yer alan ilk ödemenin iş kazasından önceki bir tarihe ait olması, bazı ödeme belgelerinin başka işlerle ilgili olup bazı ödemelerinde başka kişilere yapılmış olduğu, ödemelerin niteliğinin belgelerde açıklanmadığı, ödeme belgelerinin hiçbirisinde manevi tazminata ilişkin olduğuna ilişkin bir açıklık bulunmadığı, ödeme belgelerinin tazminat davasının yargılama ve temyiz aşamasında ibraz edilip ileri sürülmediği, manevi tazminat davasına verilen hükmün kesinleştiği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı B.İ.ın oğlu, davalı M. İ.nın kardeşinin sigortalı M.İ."ın davacı şirkete ait işyerinde çalışırken 13.7.1999 tarihinde geçirdiği işkazası sonucu öldüğü, baba B.İ."ın kendisine asaleten çocuğu M..İ.a velayeten anne F.İ.ve kardeşler İ., L.Y.İ.ın manevi tazminat istemiyle dava açtıkları, İstanbul 5. İş Mahkemesinin 2003/237 Esas nolu dosyasında görülen davada 27.1.2004 tarihli kararla B.İ.için 5.000.00 YTL M. İ. için 3.000.00 YTL F. İ.için 5.000.00 YTL kardeşler L., İ.ve Y. İ.n herbiri için 3.000.00 YTL manevi tazminatın olay tarihi olan 13.7.1999 tarihinden yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalı işveren şirketten tahsiline karar verildiği, dosyanın karar çıkmasından sonra B.İ."ın kendisine asaleten kızı M.İ."a velayeten işveren şirketle anlaşarak 25.2.2004 tarihli " protokol " başlıklı belgeyi imzaladığı, bu belgede şirketin B.İ.a kendisi ve kızı M. için ölen sigortalı ile ilgili olarak ekli listede yer alan toplam 35.000.00 YTL ödeme yaptığı, bu ödemeler nedeniyle İstanbul 5. İş Mahkemesinin 2003-237 Esas, 2004/4 karar sayılı dosyasında açılan davadan vazgeçtiklerinin yazılı olduğu, belgeyi B.İ.ın kendi adına asaleten, kızı M.İ.a velayeten imzaladığı, porotokol ekindeki listede yapılan ödemelerin yer aldığı, protokolün imzalanmasından bir gün 26.2.2004 tarihinde B.ve M.İ.ile sigortalının diğer yakınlarının avukatının İstanbul 5. İş Mahkemesinin 2003/237 Esas nolu ilamını takibe koyduğu, takip dosyası içinde bulunan İstanbul 9. İcra Mahkemesinin 2004/331 Esas, 2004/328 karar nolu kararından ödeme emrinin ilam borçlusu davacı şirketin
avukatına tebliğ edilmesi üzerine 10.3.2004 tarihinde verdiği dilekçe ile takip talebinde mahkeme adının yanlış yazılması ve ödeme nedeni ile icranın geri bırakılmasının talep edildiği, ancak anılan mahkemece ibraz edilen ödeme belgesinin İİK"nun 33. maddesinde belirtilen nitelikte olmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği bunun üzerine tehiri icra kararı alındığı ve ilamın Dairemizce 15.4.2004 tarihinde onananmak suretiyle kesinleşmesi üzerine teminat mektubunun 27.4.2004 tarihinde paraya çevrilerek tazminat alacağının tahsil edildği, bunun üzerine davacı şirketin " protokol" başlıklı blege ve eki ödeme listesini ilamsız takip yolu ile takibe koyduğu, B. İ."ın takibe karşı yaptığı 7.7.1994 tarihli yazılı itirazda " 25.2.2004 tarihli protokolün ölüm olayı nedeniyle açılan tazminat davası konusuna şamil olduğu, şirketteki 9 yıllık alacağı ve 7 aylık maaşları ile ilgili olmadığı, avukatının kendisinden habersiz mahkeme kararını icraya koyduğu, icra yoluyla kendisine ödenen bir para olmadığı, tazminatla ilgili protokolün yalnızca kendisi ve kızı M. İ."ı ilgilendirdiği icrada yapılan takibin tazminat davasının diğer davacıları yönünden yapıldığı, mükerrer ödemeye sebebiyet vermediği, takipte ismi geçiyor ise avukatın sehven yaptığını, sadece protokolde yazılı alacağını tahsil ettiğini "imzalı beyanı ile açıklanmış, bu şekilde protokole bağlı ekli listede yapılan bir kısım ödemelerle tazminat davasına kendisi ve kızı yararına hükmedilen manevi tazminat alacağını aldığını ikrar etmiştir. Gerek protokolün içeriğinden gerekse bu yazılı açık ikrardan protokol eki listeoeki bir kısım ödemelerin B. ve M.İ."ın manevi tazminat alacağına karşılık yapıldığı ve davalıların ilama bağlı alacaklarının 25.2.2004 tarihli protokolle sükut ettiği, davalılar tarafından sükut eden bu alacağın ilamlı icra yoluyla davacı şirketten ikinci defa tahsil edildiği görülmektedir. Gerek davacı şirket tarafından yapılan ilamsız icra takibinden gerekse dava dilekçesinin içeriğinden davacı şirketin sonuç olarak bu dava ile; borcunu ödemesine rağmen kendisinden ikinci defa tahsil edilmek suretiyle kendi malvarlığında geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın meydana gelen azalmanın, davalıların malvarlığında meydana gelen çoğalmanın davalılardan istirdatını amaçladığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda uyuşmazlık tazminat davası borçlusu olan davacı şirketin tazminat davasında yapılan yargılama sırasında ibraz etmediği ödeme belgelerinin hüküm henüz kesinleşmeden hükmün icrası sırasında ileri sürmesi halinde nazara alınıp alınamayacağı ve icra takibine yaptığı ödeme itirazının reddine karar verilmiş olması nedeniyle hakkındaki icra takibi kesinleşmiş bulunan borçlunun takibe konu borcu icra dairesince ödedikten sonra kendisinden fuzulen tahsil edilen paranının geri alınması için alacaklıya karşı genel hükümlere göre dava açıp açamayayacağı noktasındadır.
İbra sözleşmesi, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay uygulanmasında borcu sona erdiren hallerden birisi olarak kabul edilmektedir. İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırmaktadır.
Bu maddi ve hukuku olgular karşısında borcu söndüren nitelikteki "protokol" başlıklı ibra belgesinin tazminat davasının karara çıktığı 13.2.2007 tarihinden sonra 25.2.2004 tarihinde düzenlenmiş olması hüküm henüz temyiz aşamasında iken kesinleşmeden ve ilama bağlı alacağın takibi sırasında 10.3.2004 tarihinde yapılan şikayet yoluyla ileri sürülmesi karşısında borcu söndüren yazılı belgenin dikkate alınması gerektiğinin kabulü gerekir. Davaya konu para borcu davacı şirket tarafından alacaklı davalılara ödenerek ibraname alınmasına rağmen, davalılar vekilinin ilamı icra yolu ile tahsile koymaları ve davacının yaptığı ödeme itirazının reddedilmesi nedeniyle kesinleşen icra takibi sonucu haciz korkusu ile zor altında böyle bir hukuki sonuçtan kaçınmak için borcu ikinçci defa ödemek durumunda kalan davacının fazladan ödediği parayı (mal varlığında meydana gelen eksilmeyi) Borçlar Kanunu"nun 61. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak genel hükümlere göre mahkemeye müracaat ederek istemek hakkı vardır.
Yapılacak iş; davacının 25.2.2004 tarihindeki protokole bağlı ödemeleri dava konusu yaptığından HUMK"nun 74 maddesi gereğince talebi gözetilerek mahkemece davalı B.İ.yararına hükmedilen 5.000.00 YTL, M. İ. yararına hükmedilen 3.000.00 YTL manevi tazminatın olay tarihi olan 13.7.1999 tarihi ile protokole göre en son ödemenin yapıldığı 2.9.2003 tarihi arasındaki oluşan yasal faiz alacağını bilirkişiye hesap ettirilerek davacı şirketin iadesini talep edebileceği toplam alacak miktarını tesbit etmek ve çıkacak sonuca göre karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 6.3.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.